Umut olacak bir davet: Tüm ezilenlere, sömürülenlere, haksızlığa ve adaletsizliğe uğrayanlara, evini geçindiremeyenlere, işsiz kalanlara, faiz ve borç batağına düşenlere, günahlardan kurtulamayanlara, boşanmanın eşiğine gelenlere, çocuklarına söz geçiremeyenlere, psikolojik buhran yaşayanlara yani; tüm umut bekleyenlere umut olabilecek, toplumun her kesimine dokunabilecek bir davete ihtiyacımız var… Sevdiren bir davet: Din diye kendisinin, cemaatinin ya da hocasının yorumunu, fikrini ve tarzını insanlara dayatan, insanların omuzlarına Allah’ın ve peygamberin yüklemediği sorumlulukları yükleyen, dini zorlaştıran ve ağırlaştıran değil kolaylaştıran, muhataplarının kalbinde huzur ve sevinç oluşturan, ruhlarda tatlı bir his uyandıran, mutlu eden bir davete ihtiyacımız var. Sürekli korkutan, tehdit eden, ötekileştiren, tepeden bakan ve buyurgan bir dilin değil sevdiren ve nefret ettirmeyen bir dilin hâkim olduğu bir davete ihtiyacımız var. Hâl ile örnek olan bir davet: Tebliğ ettiklerini temsil edebilen, hâl ile örnekliği esas alan, eylem ve söylemleri çelişmeyen, ahlâkıyla, adaletiyle, aile hayatıyla, siyaseti ve ticaretiyle örnek olan davetçiler tarafından sunulacak bir davete ihtiyacımız var. Fert fert davet: İnsanlarla birebir münasebeti önemseyen, kitlelere ve kalabalıklara değil fertlere hitap edebilmeyi önceleyen, bir insanın hidayeti için çabalamayı, fedakârlık yapmayı, zaman ayırmayı küçük görmeyen, tek bir insanla bile yıllarca ilgilenebilecek sabrı barındıran bir davete ihtiyacımız var. Sivil bir davet: Daveti siyasi iktidarların ya da ekonomik güç sahiplerinin, holdinglerin ve şirketlerin sağladığı imkânlara teslim etmeyen, çağrısının gücünü bizzat davetin kendisinden alan, sivilliğini ve özgürlüğünü kaybetmeyen, statükoya teslim olmayan bir davete ihtiyacımız var… Derdi düzenle olan bir davet: Enerjisini kendi kardeşlerine harcamayan, şahıslara, partilerle, gruplarla değil bizzat bu bozuk düzenin kendisine muhalefet eden, düzenin tekliflerine ve tehditlerine eyvallah etmeyen, mala, makama ve dünyalıklara tamah etmeyen, servete, şehvete ve şöhrete köle olmayan bir davete ihtiyacımız var… Taassuptan uzak bir davet: Irkına, partisine, cemaatine, tarikatına, hocasına değil yalnızca İslam’a çağıran bir davete ihtiyacımız var. Her hayra motor, her şerre firen olabilen, kim yaparsa yapsın yanlışa yanlış diyebilen, kendinden olanın hatalarını görmezden gelmeyen, tevil etmeyen, üstünü örtmeyen, her şart ve durumda hakkı ayakta tutan ve adil şahitliği ilke edinmiş bir davete ihtiyacımız var. Meşru ve mutedil bir davet: İslam ve Müslümanlar nazarında meşruluğunu ve mutedilliğini kaybetmeyen, gerçeklikten kopmayan, açık ve şeffaf olan, şüphe değil güven ve eminlik telkin eden, toplumun her kesimine sunulabilen bir davete ihtiyacımız var… Doğal bir davet: Bir derneğe, bir medreseye, bir STK’ya, bir sosyal medya platformuna, bir YouTube hesabına hapsolmayan, hayatın tam ortasında, çarşıda, pazarda, düğünde, cenazede, siyasette, ekonomide, akrabalık ve komşuluk ilişkilerinde var olan doğal bir davete ihtiyacımız var. Sivil toplum görevi bittiğinde, derneği çalışmalara ara verdiğinde, tarikatıyla arası bozulduğunda, internet kesildiğinde, sosyal medya hesabı kapandığında, takipçi sayısı azaldığında bitmeyecek ve ortada kalmayacak bir davete ihtiyacımız var. Dr. Abdülaziz Kıranşal