Vehn virüsü, Efendimizin (s.a.s.) kıyamete kadar bütün ümmetini uyardığı bir dünyevileşme virüsüdür. Hayatı ve olayları ahiret merkezli değil, sadece dünya merkezli değerlendirme hastalığıdır. Kalpten kalbe hızlı bir bulaşıcılığı olan manevi bir virüstür. İlk belirtisi niyetlerde ortaya çıkar: Vehn virüsünün ilk semptomları, Müslüman’ın niyetlerinde kendini gösterir. Virüsle birlikte Allah rızasına yönelik tüm niyetler mal, makam, mevki, itibar ve dünyalıklara yönelmeye başlar. Önceden değerleri için canını ve malını vermekten çekinmeyen Müslüman, zamanla elde ettiği gücü, makamı ve koltuğu korumak için bütün değerlerini, ahlakını, adaletini ve merhametini gözden çıkarabilecek bir vehn krizi yaşamaya başlar. Sonra yaşantı değişmeye başlar: Vehn virüsünün bulaştığı Müslüman, dünya ve dünyalıklara büyük bir hırs ve tutku ile bağlanmaya başlar. Lüks, konfor, gösteriş ve israf onun hayatının vazgeçilmezleri haline gelir. Dünya malı hastanın ateşini yükselttikçe yükseltir. Şerefi, izzeti, itibarı malda, makamda ve mevkide aramaya başlar. Artık o maddeye yani dünya ve dünyalıklara bağımlı bir Müslüman haline gelmiştir. Özellikle virüsün bulaştığı mücahitlerde ciddi bir müteahhitleşme sıtması başlar. Bulaşıcılık oranı çok yüksektir: Virüsten önce davadan, ahlaktan, adaletten, merhametten, İslam’ı hâkim kılmaktan bahseden Müslüman, virüs bulaşmış insanlarla temas ettikten sonra ihaleden, terfiden, atamdan, borsadan, repodan bahsetmeye başlar. Önceden haremlik-selamlık gibi prensiplerden bahseden Müslüman, virüsle birlikte kadın-erkek karışık toplantılar yapmaya başlar. Virüsten önce faize karşı çıkan Müslüman, temaslılarla oturup kalktıktan sonra faizi ekonominin bir gerçeği olarak görmeye başlar. Vaka sayısı arttıkça artar… Sonra ölçü kaybedilir: Vehn virüsü bulaşan Müslüman ölçüsünü kaybeder. Selin önündeki bir çöp gibi sel onu nereye sürüklerse oraya sürüklenir durur. Kalabalık nereye giderse o da oraya gider. Kalabalık kimi seçerse, kalabalık kimi takdir ederse, kalabalık kimi takip ederse, kalabalık kimi taltif ederse o da aynısını yapar. Artık onun hayatına dini ve değerleri değil, kamuoyu baskısı, ana haber bültenleri, gazete manşetleri, seçim anketleri, araştırma şirketleri, Twitter tagları ve troller yöne vermeye başlar… Sonra değerler ihmal edilir: Vehn virüsünün bulaştığı Müslüman’da malını, makamını, koltuğunu koruma kaygısı, değerlerini, ahlakını ve merhametini koruma kaygısının önüne geçer. Bu nedenle dünyalık makamlarda yükselirken her basamakta bir değerini feda etmekten çekinmez. Önüne gelen haramlara imza atmaktan, yanında yapılan haksızlıklara, adaletsizliklere, rüşvete, torpile, iltimasa, kul hakkına sessiz kalmaktan çekinmez. Artık hasta yoğun bakımlık olmuştur. Sonra bakış açısı değişir: Vehn virüsü ciğerlere kadar inince kazanımları kaybetmeme adına yanlışlara fetva üretilmeye, haramlar meşrulaştırılmaya başlanır. Şahsi menfaatler, grup menfaatleri, cemaat menfaatleri, parti menfaatleri, STK menfaatleri ümmetin ve Müslümanların menfaatinden öne geçer. Ve artık hasta entübe vaziyete gelir. Sonra duruş kaybedilir: Tıpkı rüzgârın önünde bir yaprak gibi savrulur durur. Konjonktüre göre konumlanır, reel politiğe göre şekillenir. Namazda kıbleye döner ama namazdan çıkınca ekonomide Dünya Bankası’nın merkezinin bulunduğu Washington’a, uluslararası siyasette Birleşmiş Milletler’in merkezi New York’a, modada Paris’e, ahlakta Avrupa’ya, sosyal hayatta da Batı’ya yönelir. En son hasta tedaviye cevap veremez hale gelir: Virüsle birlikte haram-helal hassasiyeti kaybedilir. Mideye giren haram lokmalar nedeniyle bünye bir türlü tedaviye cevap vermez. Ayet, hadis, dost nasihati, vaaz, fetva, uyarı hiçbir şekilde etki etmez. Ve hasta en son makineye bağlı bir hayat yaşamaya başlar. Kalp atar, kan dolaşır ama artık ruh kaybedilmiştir… Abdülaziz KIRANŞAL