Vakitsiz bir gün yaz ayının sıcak günleri vücudu kan ter içinde kalıyordu. Babam nedense işten her gelmesinde beni soluk bir bakışla yüzümü solduruyordu. Evin kapısına her yaklaştığında ayaklarımın titrerdi. Anam beni görünce geldin mi" can kuşum diye seslenirdi". Olsun yine ben babamı seviyordum nede olsa benim iyiliğimi düşünüyor diye hiç karşılık vermezdim. Tamam baba sen ne diyorsan odur doğru olan diye karşılık verirdim. Evimiz sahile yakın bir çok yabancı insan tatil için gelirdi. O yüzden beni olgunlaştıran yeni insanlar tanımaları el,ele beraber yolda yürürken benim annem ve babam böyle neden değil diye düşünürdüm. O günleri hep düşünürken fakirlik yokluk aklıma gelir beni derin üzüntüye bırakırdı. Babam kalabalık bir ailede geliyordu okuma yazma kültürü azdı. Babamı bazı konularda ikna etmeye zorlanıyordum kaşlarını çattımı yine korku dağları üstüme yığılıyordu. Ama yeni arkadaşlar edindim bunların içinde kültürü yüksek güzel insanlarla beraber olmak daha güzeldi. Hep iyilik ve güzellik üstüne sohbetler yeni düşünceler üzerine konuşmalar yapardık. Sahile yakın olan evimizin yanında bir kafeterya var yeni yabancı insanlar burada istirahat oyun oynarlardı. Bende onları bir köşede oturur onları izlerdim. Yapılan sohbetlere kulak misafiri olur ne düşündüklerini nasıl para kazandıklarını dinlerdim. Ah ulan felek benim babam ,da emekli benim babam neden bizleri alıp tatile götürmüyor ülkemizin değişik kültürlerini değişik coğrafyasını biz neden görmüyoruz. ? İçimde bir nefret sorgusu oluştu elin yabancıları ülkemizi bizde daha iyi tanıyor oysaki biz neden tanımıyoruz bizim ne eksikliğimiz var. Akşam eve vardığımda anneme bu konu hakkında bir görüşelim diye kendime söz verdim. Eve geldim annem sıcak bir çay demlemiş beni bekliyormuş "hoş geldin yavrum bende seni bekliyordum. " Hayırdır anne seni bugün çok özledim biraz seninle muhabbet edelim baban bugün geç gelecek seninle sıcak bir sohbet edelim "olur " Anne benimde aklımda senin konuşmak vardı. Hadi çayımız hazır hem içelim konuyu sen aç Hasan oğlum "anne babam bizi neden tatile götürmez bizim ev denize yakın diye mi". "Olur mu oğlum senin babanın emekli maaşı sadece bizim geçimizi sağlıyor. ülkemizin bir tarafına götürür tekrar getirmez dört kişilik bir aileyiz evet ama sen işten kaç gün izin alabilirsin veya diğer kardeşlerin. Bizim ülke de sosyal adalet yok bir gün çalışma yarın sefil bir gün seninle başlar onların parası değerli bizde değer yok. Derin bir hayal kırıklığı sardı. Ah yalan dünya biz neden ülkemizi gezemiyoruz elin yabancı kişileri bizden iyi biliyor ülkemizin güzelliklerini "evet oğul doğru bir söz ama elimden bir şey gelmiyor. Babama bir konuyu açsan iyi olur bizde gezelim ülkemizin tarihi güzelliklerini hayal edersin sadece televizyonda belgesel olarak izleriz bizim kaderimiz böylemi Elin adamı denizi göremiyor biz denizin kenarındayız Onlarda tarihi yerleri göremiyor . buraya hasret bizde oralara hasret bir insanız yanlış coğrafyada mı dünyaya geldik. Olur mu oğlum yedi iklim yaşıyoruz. Bir başka yer sadece geceyi yaşıyor. Gecenin güzel sohbeti ilerlerken gözlerde uyku süzülüp geliyordu. Yine sabah olacak her zamanki iş aynı iş diye gözlerini uykudan açarak ben bugün ustada senelik izin isteyeceğim benim tatil hakkım dinlenmekte hakkım diye evden çıkarak servis güzergahına doğru yürüdü . Televizyonda gördüğü yerleri canlı olarak görmek ne güzel olur yeni dostlar kazanmak yeni insanlarla tanışmak istiyorum dedi. İşe giderken ben ustada izin isteyeceğim bir hafta izin alarak bende gezmek için tur şirketlerin önünde geçerek hayal ettiği yerleri fiyatı sorarken annesinin sözü halklı çıktı. Umudun bittiğini kendisi de şahit oldu. Mehmet KARAKAŞ