Seçime Endeksli, Vitrinlik Kabine

Seçime Endeksli, Vitrinlik Kabine

İktidar, daha doğrusu Başkan yeni kabineyi açıkladı. Adı kamuoyunda pek duyulmamış isimler ağırlıkta gibi görünüyor. İlk bakışta göze çarpan, Beştepe Külliyesi ekseninde dönen bazı isimlerin satranç taşları gibi yerleştirilmeleri veya yer değiştirmeleri. Bu dönem bakanlık, bir çeşit bürokratik görev kabul edildiğinden kabineyle beraber; İstihbarat Teşkilatı, Savunma Sanayi ve Merkez Bankası gibi başkanlık ve müsteşarlıklar, büyükelçilikler hatta rektörlükler aynı anda açıklandı. Çünkü bu sistemde ha bakan ha müsteşar ha da kurum başkanı, aynı statüde.

Kamuoyunda gözler bürokrasideki bilinen isimlere çevrildi. MİT Müsteşarının, Dışişleri Bakanlığına gelmesi ne anlama geliyor? Ya da kamuoyunun gözünün önündeki bürokrat, akademisyen sanatçının istihbaratın başına geçmesi!

Yakın geçmişte, ülkemizin farklı noktalarında meydana gelen ve halen sis perdesi aralanmayan olaylar, karanlık süreç olarak duruyor. Bu durumda başarılardan dolayı ödüllendirme mi yoksa kurumdan mı uzaklaştırma mı bilmiyoruz.  Bir yandan da kahramanlık güzellemelerini hangi odaklar ne amaçla servis ediyor? Dahiliyedeki durum da farklı değil. Bunca yıldır beklenen fırsat gelmiş ve altın vuruşla derin bir “ooohhh ohh canıma değsin” çekerek tehlike(!) bertaraf edilmiş gibi.

EKONOMİ VİTRİNİ

Kabinede güvenlik alanından sonra göze çarpan ikinci değişim, ekonomi vitrininde meydana geldi. Dolandırıcılıkla itham edilen kişiye, bizzat iddia sahibi tarafından hem de hazinenin anahtarlarının teslim edilmesi normal değil. Kendisinin de adeta ithama reddiye sadedinde “ayağı yere basan rasyonel politikalar”dan söz etmesi ilginç. İhanetle suçlanan kişi, büyük bir kurtarıcı olarak bakanlığa döndü. Kendi ekonomik politikalarını uygulayarak, kendi sistemini kuracak gibi iddialarla yola çıktı. Bugüne kadar uygulanan politikalardan geri adım mı atılacak?

 Yeni bakan Sn. Mehmet Şimşek, dış piyasalara güven açısından yeni bir Kemal Derviş rolüyle döndüyse vay halimize! Peki, çark edilen, bugüne kadarki yanlış ekonomik faturanın bedelini kim ödeyecek? Zaten yeni ekonomi vitrini ve genelde kabine, piyasalara güven vermediğinden döviz yükselişini sürdürüyor hatta rekor üstüne rekor kırıyor. Aslında işler şöyle formüle edilebilir: AK Parti kazandıkça Türkiye kaybediyor, Bakanlar Kurulu bir deneme tahtası gibi yapboz süreciyle işliyor.

Kabineden göze çarpan üçüncü husus, Bakanlar Kurulunun iş yapmaktan çok, seçim endeksli belirlenmiş gibi duruyor. Sekiz ay sonraki belediye seçimlerine hazırlık olarak HDP tabanını etkilemek ve doğu seçmenine hitap etmek üzere Kürt kökenli bakanlar ön plana çıkmış. Genel seçmene hitap açısından da vitrine hoş gelecek isimler yerleştirilmiş. 2019 Mahalli İdareler Seçiminde kaybettikleri büyükşehir belediyeleri o kadar içlerine oturmuş ki 28 Mayıs’ta daha sandıklar açılmadan “İstanbul'u kazanacağız” diye ilk mesajlar verildi. İstanbul Valisi’nin bakanlığa getirilmesi de bunun bir parçası mıdır bilemiyoruz.

 TBMM’de eskiden bakanlara ayrılan bölüm varken şimdi yok. Çünkü bakanlıklar sembolik. Şahsi politika, plan ve tasarruflarını gerçekleştiremezler. -Bir tespit olarak- bakanlar, eskinin genel müdürü seviyesinde düşünülebilir. Sadece bütçe görüşmelerinde Meclis’e gelirler. Halka, halkın temsilcileri olan milletvekillerine değil sadece kendilerini atayan makama yani başkana karşı sorumludurlar.

SINIR GÜVENLİĞİ

Ülkenin ekonomiden sonraki büyük sorunu mülteci problemidir. Bu konuda medyaya yansıyan değişik illerde yaşanan kavgalar, yabancı uyruklularla yerliler arasındaki tartışma, gerilim ortamları sürecek mi? İran sınırından Afganlılar girmeye devam edecek mi? Bu konuda bir adım atılacak mı bilmiyoruz.

Açıkçası Sinan Oğan'ı ikna eden irade ne karşılığında bunu gerçekleştirdi? Bunu bilmiyoruz. Ama varlık sebebi mültecilere karşı mücadele ve onları geri göndermek ise burada bir anlaşma yapıldıysa, bir inisiyatif kullanılabilecek midir?

Yeni Bakanlar Kurulunun dış politika rotası; AB yol haritası, Rusya ve İran politikası, Ortadoğu ve Arap ülkelerine karşı tutumları İsrail ve ABD’yle ilişkilerine dair ortaya yeni bir yol haritasının konulmasını beklemiyoruz. Başka söze hacet yok!

Şu anda hükümetin tek bir derdi var, o da yerel seçimler. Halbuki tarihi zirveleri gören enflasyon, Türk lirasının itibarını kaybetmesi, deprem bölgesinin yeniden inşası, çarşı pazarda yaşanan ekonomik yangın gibi sorunlar umurlarında değil.

LGBT, terör, ezan, bayrak, yerli, milli ve beka kavramları etrafında şekillenen bir döneme hazır olalım. Bugüne kadarki tutumlarına bakıldığında bundan farklı beklenti olmayacağını söylemek için müneccim olmaya gerek yok.

Bakanlar Kurulunda isimler değil, önemli olan politikalardır. Politika belirleme yetkisi de kendilerinde değildir. Bürokratlardan oluşan siyasi makamlarda fazlasını beklemek saflık olur. Kabine seçmene şirin görünecek ama icraat yapmaya, sorun çözmeye değil seçim kazanmaya endeksli ve Beştepe hakimiyetini güçlendirmeye yönelik hazırlanmış olduğu kanaati uyandırıyor.

Doç. Dr. Necmettin Çalışkan 9.6.2023