Geçtiğimiz Haziran ayında Rus paralı asker grubunun lideri Yevgeniy Prigojin, Ukrayna cephesindeki durumu ve Rus ordusu içerisindeki kendince başıbozukluk olarak tarif ettiği gerekçeleri öne sürerek askeri kalkışma başlatmıştı. Prigojin 8 bin askeriyle elini kolunu sallayarak Moskova şehrinin 100 kilometre yakınlarına kadar gelmişti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yaptığı konuşmada bu isyanı ciddiye aldığını göstermişti. Prigojin doğrudan Putin'i hedef almasa da onun göreve getirdiği Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Valeriy Gerasimov başta olmak üzere tüm ordu yönetimini karşısına almıştı. Aslında ağza alınmayacak sözler eşliğinde sisteme karşı ciddi bir ayaklanma başlatmıştı. Prigojin’in hemen geri adım atması ve Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko’nun araya girmesinin ardından, yaşananlar sonrası “bundan sonra neler olabilir” tartışmalarını beraberinde getirmişti. Bu geri adım Prigojin’in sürdürülmesi mümkün olmayan bir yola girdiğini göstermiş ve hangi adımı atarsa atsın kaybedeceğine dair kanaatleri güçlendirmişti. Çünkü Ukrayna'da en ön safta Wagner savaşçıları vardı ve her gün yüzlerce kayıp veriyorlardı. Prigojin Wagner'de yetişen savaşçılarını korumak için hapishanelerden ve yurtdışından savaşçılar getirse de binlerce kaybın yeri doldurmak mümkün olmuyordu. Ya Prigojin'in gözleri önünde Rus milliyetçiliğine inanmış ve Pan-Slavist değerler için çarpışan kendi askerleri kırılacaktı ya da bu duruma "dur" demek için kendince ileri sürdüğü gerekçeleri ortaya koyarak isyan çıkaracaktı. Prigojin zaten isyandan 1 yıl kadar önce üstü kapalı mesajlar vermişti fakat tüm bu mesajlar Kremlin duvarlarına çarptı. Bunlar Putin'in kulağına ya gitmedi ya da Putin gelen mesajları her zaman olabilecek sıradan serzenişler olarak gördü. Prigojin "belki bu kez duyar" diye ayaklansa da bu kalkışmayı Putin tam aksi şekilde okudu ve Prigojin'i vatan haini ilan etti. Lukaşenko araya girip krizi çözse de Wagner'in başlattığı dalga hızla yayıldı. Bu kalkışmadan bir süre sonra 58. Ordu komutanı İvan İvanoviç sesli mesaj yayınlayarak Rus ordusunun yolsuzluğa bulaştığını duyurdu ve görevinden alındı. Ardından yine orduyu ve istihbaratı eleştiren Ulusal Güvenlik Birim Albayı İgor Girkin tutuklandı. Tüm ses yükseltenler Rus ordusunun dağınıklığından, ehliyet ve liyakatin ortadan kalktığından, rüşvet ağının kurulduğundan yakındı. Herkes bütün bu yaşanan süreçlerin Putin nezdinde mutlaka bir cevabının olacağını düşünmeye başladı. Prigojin’in bir şekilde ortadan kaldırılacağına dair kanaatler öne çıktı. Ve tam da bu yorumlar yapılırken Prigojin’in içinde olduğu söylenen uçağın geçtiğimiz hafta içinde Moskova’nın kuzeyinde Tver bölgesinde düştüğü haberi Rus devlet haber ajansı TASS tarafından bütün dünyaya ilan edildi. Bu kazada(?) güçlü olan ihtimal işin içinde Putin’in olabileceğiydi. Ancak küçük bir ihtimal de olsa Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Wagner güçlerini de etkilemesi için başka odakların devreye girmesi ve Prigojin’in ölümü üzerinden Putin’i köşeye sıkıştırması hedeflenmiş olabilirdi. Putin bütün olup bitenlere kulak vermek yerine teatral bir şekilde Prigojin'i ortadan kaldırtmış ve herkese bir mesaj verme kaygısı gütmüş olabilir mi? Bu akıllara daha çok yakın geliyor. Çünkü Putin isyancılara gözdağı vererek olası dağınıklığı toparlamak istemiş olabilir. Putin gibi liderler için "güçlüyüm" imajını vermek her şeyden daha önemlidir. Çünkü Rus devlet aklı kırılma noktalarında zayıflık gösteren 2. Nikola, Gorbaçev ve Putin’in selefi Yeltsin’in süreç yönetimlerinin Rusya’ya nasıl faturalar ödettiğini yakinen biliyor. Putin onur meselesi haline getirdiği Ukrayna savaşını tüm eksikliklere rağmen başarıyla sonlandırmaya çalışıyor. Prigojin'le yükselen muhalif sesler, Prigojin’in ortadan kaldırılmasıyla birlikte şimdilik dinmiş görünüyor. Önümüz kış ve Putin kışa kadar yeni bir başarı hikâyesi ortaya koyamazsa tekrar muhalif seslerle uğraşmak zorunda kalacak. Daha önceki bir yazımızda ifade ettiğimiz gibi Putin şimdi geri dönüş için kendisine “altından bir köprü” inşa etmeye çalışıyor.