Ramazan’da Müslümanlar olarak, oruçla, teravihle, gece namazıyla, Kur’an tilavetiyle ve infakla yoğun bir ibadet programına tabi oluruz. Peki, bunca ibadetin bizim hayatımıza, siyasetimize, ekonomimize, uluslararası ilişkilerimize, sosyal hayatımıza, aile hayatımıza ve ahlakımıza hiçbir etkisi olmayacak mı? Bunca ibadetten sonra bütün hayatımız Ramazan’dan önce nasılsa Ramazan’dan sonra da aynı mı olacak? Kadir Gecesi yaptığımız tevbelerimizden ve yakarışlarımızdan sonra her şey yine eskisi gibi mi devam edecek? Hiçbir değişim ve dönüşüm geçirmeyecek miyiz? Elbette hayır! Ramazan’ın bizim bütün hayatımızda açıkça görülen, tüm hislerimize, duygularımıza, her işimize, her davranışımıza ve hatta her kalp kıpırtımıza dahi yansıyan bir etkisi olmak zorundadır. İşte bu etki takva etkisidir. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki: “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı/yazıldı. Umulur ki takva sahibi olursunuz.” (Bakara, 183) Allah’ın oruçlarımızın ve ibadetlerimizin sonucunda bizde görmek istediği etki takva etkisidir. Takva, Allah’ın haramlarından sakınmak ve yaptığımız her işte acaba Allah benim bu söylemime ve bu eylemime ne der bilinciyle yaşamaktır. Eğer Ramazan’da tuttuğumuz oruçlar bizi daha ahlaklı kılmayacaksa, Ramazan’da kıldığımız namazlar bizi kötülüklerden daha da uzak tutmayacaksa… Ramazan’da verdiğimiz infaklar bizi daha merhametli hale getirmeyecekse, Ramazan’da okuduğumuz mukabeleler bizi daha iyi bir Müslüman yapmayacaksa… Ramazan’da ihya ettiğimiz Kadir Gecesi bizi günahlara karşı daha titiz bir Müslümana dönüştürmeyecekse… Yani Ramazan’dan önce neysek Ramazan’dan sonra da o olmaya devam edeceksek orucun takva etkisi hayatımızı kuşatmamış demektir… Orucun tüm hayatımıza yansıması gereken takva etkileri: Bir Ramazan düşünün ki, Müslüman toplumların siyasetine etki etmiyor, ekonomisine etki etmiyor, hukukuna ve uluslararası ilişkilerine etki etmiyor, sosyal hayatına, ailevi münasebetlerine ve ahlakına etki etmiyor. Hâlbuki ki, siyasette takva etkisi, zulüm ve adaletsizlikten sakınmaktır… Hukukta takva etkisi, haksızlıktan ve hukuksuzluktan sakınmaktır… Bürokraside takva etkisi, rüşvetten, torpilden, akraba kayırmacılığından, kamu hakkından ve devlet malını israftan sakınmaktır… Sosyal hayatta takva etkisi, ırkçılıktan ve İslam kardeşliğini ifsat edici eylem ve söylemlerden kaçınmaktır. Ekonomide takva etkisi, faizden, haksız vergiden, zengini daha zengin fakiri ise daha fakir yapan ekonomik sömürü sistemlerinden sakınmaktır… Ticarette takva etkisi, stokçuluktan, aldatmandan, Müslüman halklara bir zulüm aracına dönüşen zamlardan sakınmaktır… Uluslararası ilişkilerde takva etkisi, kâfirlerle dostluk kurmaktan, İsrail’le normalleşmekten, reel politiğe ve emperyalistlerin dayattığı tüm uluslararası strateji ve politikalara göre hareket etmekten sakınmaktır. Aile hayatında takva etkisi, Avrupa Birliği’nin dayattığı ifsad edici aile politikalarından, cinsiyet eşitliği gibi sapkın projelerden ve aileyi yerle bir eden, ahlaksızlığı, boşanmayı ve aldatmayı teşvik eden dizi ve filmlerden sakınmaktır. Ahlakta takva etkisi, yalandan, iftiradan, kul hakkından, gıybetten, dedikodudan, hasetten, riyadan, lüks ve konfor düşkünlüğünden ve tüm ahlaksızlıklardan sakınmaktır… Evet, hiç konuşmasak da gündemimize almasak da Ramazan’ın ve orucun asıl ve en önemli etkisi tüm hayatımızı kuşatan işte bu takva etkisidir. Rabbim oruçla değişen, dönüşen ve takva etkisini bütün hayatına hâkim kılan Müslüman şahsiyetlerden olmayı nasibeylesin… Dr. Abdülaziz Kıranşal