Bir kurtarıcı bekliyoruz! Tam 4 asırdan beri. Tanzimat gelinceye dek ilk 3 asrın hasret çektiği kurtarıcı… Batı’nın uyanışından sonra kabuk tutmaya başlayan İslâmi ruhu yeniden ihya edecek ve onu eşya ve hadiselere hâkim kılacak kahramanı... O gelmedi; zira her plânda kuvvetli milletimiz, bu büyük tefekkür çerçevesinde zayıf kaldı. Meydanı da kısır ezbercisi kabalar sardı. Son 130 yılın hasretiyse, Tanzimat maymunlarına karşı, mukaddes din ölçülerini dünya çapında bir murakabe ve muhasebeden geçirip tek zerresini feda etmeksizin başlara tâc edecek ve sahte inkılâplara “dur!” diyecek büyük fikir ve hareket adamına… 130 yıldan beri Meşrutiyet’e doğru 70, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e ve bugüne doğru da 60 sene, her ân şiddetini artıran ve nihayet ehlinde çılgınlık derecesine varan bu hasret, beklediğinden bir alâmet görmek şöyle dursun, gitgide milleti işgal kuvvetlerinden beter bir zulüm şahmerdanında ezenlere, hançerini kalplerde yazılı “Allah” ve “Muhammed” kelimeleri üzerine saplayanlara şahit olmuş ve nihayet iftihar ve hamd ile ilân edelim ki, ruh kelepçelerimizin artık çatır çatır sökülüp atılacağı, kurutulmuş ağızların açılacağı ve bu toprak üstündekilerle altındakilerin hesabını soracağı günden ilk çakıntılar başlamıştır… Gelmekte olan, geçit resmi adımlarıyla ilerleyen ve daha dün verdiği şehidinin kanıyla betonarme idealini pekleştiren yepyeni ve “nâr-ı beyzâ” halinde bir gençlik, o şafak çakıntılarından işarettir… Bir kurtarıcı bekliyoruz! Tarih ölçüsüne sahip, Doğu ile Batı arası en ince ölçülere hâkim, Batı dünyasını kaplayıcı ruh buhranına yakın mesafeden şahit, bütün sahte oluş ve sahte kahramanların foyasına ve içyüzüne vâkıf, insanlığı kurtaracak tek rejimin topyekûn hesabını vermeye kadir, yaşanmaya değer hayatı her şubesiyle tayin etmekte ehil bir kurtarıcı... Biz, bu çapta bir kahramanın kadromuz içinde bulunduğu iddiasında değiliz. Fakat mutlaka şu iddiadayız ki, böyle bir kahramanın tecellisine en müsait zemin, hor ve hasis parti cenderelerinde sıkıştırıla sıkıştırıla olanca cevherini kaybeden ve posalaşan insanlara karşılık, ancak bizim açtığımız yol olabilir… Bu yolu açmış olmayı memleketimizde inkılâp çapında bir hadise olarak takdim ediyor ve sonunda muvaffak olamazsak son kurtuluş yoluna ait fikir ve formülü getirdiğimize inanıyoruz. Muvaffakiyeti Allah’tan ve onun imanlı kullarından bekliyoruz… Dr. Abdülaziz Kıranşal