Mücadelesiyle tüm annelere örnek olan Ümmü Seleme (R.Anha) anlatıyor: “Kocam Ebu Seleme, Medine’ye hicret etmeye karar verdi. Deveyi hazırladı; beni ve oğlum Seleme’yi bindirdi. Sonra deveyi sürdü. Mahzumoğullarından bazı adamlar gördü, kalkıp ona doğru geldiler ve: ‘Hadi sen kendin gidiyorsan git; fakat şu kızımızı yani senin hanımını götürmene müsaade etmeyeceğiz. Çünkü o bizim akrabamızdır’ diyerek, devemin yularını eşimin elinden çekip aldılar. Bunun üzerine kocamın kabilesi de bu durumu görünce kızdılar, ‘Eğer oğlumuzdan kızınızı alırsanız, biz de torunumuzu size bırakmayacağız’ diyerek oğlum Seleme’yi çekiştirmeye başladılar ve çocuğu çekip aldılar. Kocamı, beni ve çocuğumu birbirimizden ayırdılar. Her sabah şehrin dışında oturup akşama kadar ağlıyordum. Bu hal bir yıl böyle gece gündüz devam etti." Tüm bu olup bitenlere rağmen Ümmü Seleme ne dininden ne eşinden ne çocuğundan ne de ailesinden vazgeçti. Hiç terk etmeden iki şeye bir yıl boyunca devam etti; birincisi her gün muhakkak Kâbe’nin avlusuna gider, kendisini eşinden ve çocuklarından ayıran akrabalarına karşı konuşur, yaptıkları yanlışı herkese anlatır ve onlara beddua ederdi. Bu çok ciddi bir direnişti. Yapılan zulüm günden güne duyuluyor, dilden dile konuşuluyordu. Ümmü Seleme, bu mücadelesi ile zulme engel olamıyorsa da o zulmü herkese duyuruyordu. Onun bu mücadelesi, adanmışlığı ve kararlılığı bazı müşrikleri bile etkiliyor ve onları bu yanlıştan vazgeçmeye zorluyordu. Ümmü Seleme, gündüzleri bu büyük mücadeleyi ve başkaldırıyı ortaya koyarken geceleri ise ellerini Rabbine açıp eşine ve çocuğuna kavuşmak için Rabbine yöneliyordu. Tam bir yıl boyunca bıkmadan, usanmadan, yorulmadan hem direnişine hem de duasına devam etti. Samimiyet ve içtenlikle Rabbine yönelenler sonunda nasıl kazanıyorsa Ümmü Seleme de öyle kazandı. Ve en son Rabbi onun dualarına icabet etti. Bir gün Mahzumoğullarından bir adam Ümmü Seleme’nin bu halini görünce ona acıdı ve akrabalarından hicret etmesine izin verilmesini istedi. Abdülesedoğulları’nın yanındaki çocuğu da kendisine verilen Ümmü Seleme, Medine’ye hicret ederek çok sevdiği eşine kavuştu. İşte örnek bir Anne: İşte bu anne, İslam’ın ilk yıllarındaki tüm zorluklara eşi ve ailesiyle birlikte göğüs germiş; küfre, şirke, zulme, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı tüm mücadelesini ailesiyle birlikte vermiştir. Sabredilecekse sabretmiş, mücadele edilecekse mücadele etmiş, infak edilecekse infak etmiş, hicret edilecekse de hicret etmiştir. Tüm bunları da bir anne olarak ailesiyle birlikte yapmıştır. Unutmayın ey Müslüman anneler! Belki bugün sizi eşinizden ve çocuklarınızdan ayırmaya çalışan, yuvanızı dağıtmak için uğraşan, imanınıza göz diken müşrik liderler yok. Ama onların kurdukları zulüm ve haksızlık düzeni tüm dünyada aynısıyla devam ediyor. Aldatmayı ve boşanmayı teşvik eden dizi ve filmleriyle, cinsiyet eşitliği ve pozitif ayrımcılık gibi Siyonist projeleriyle, yanlış aile politikalarıyla Müslüman aileleri darmadağın eden bu ahlaksız düzenin Ümmü Seleme’nin ailesini parçalamaya çalışan o zulüm düzeninden ne farkı var. İnternetleriyle, YouTuber’larıyla, bilgisayar oyunlarıyla, deizm gibi sapkın fikirlerle, popçularıyla, topçularıyla, Lut kavmini bile hayretler içerisinde bırakan sapkınlıklarıyla evlatlarınızı sizden koparıp alan, onları söz dinlemez, laf anlamaz, ana-babaya hürmet bilmez hale getiren bu ahlaksız düzenin Ümmü Seleme’nin çocuğunu kucağından koparıp alan o zülüm düzeninden ne farkı var. Borçla, faizle, geçim derdiyle, ay sonunu getirme telaşıyla, yoksullaştırmayla, dünyalık kaygı ve endişelerle iki yakanızı bir araya getirmeyen, sizi sürekli dünyaya ve dünyalık dertlere yönlendirip ahireti unutturan bu ahlaksız düzenle Ümmü Seleme’yi inancından ve değerlerinden uzaklaştırmak isteyen o zulüm düzeninin ne farkı var. O halde her Müslüman anne bilmelidir ki, emperyalistlerin, Siyonistlerin ve zulüm düzenlerinin aileleri dağıtmaya, yuvaları yıkmaya, nesilleri mahvetmeye yönelik her girişimine karşı direnmek, başkaldırmak, mücadele etmek ve bu şekilde bir yandan evini, ailesini ve çocuklarını korumaya çalışmak bir yandan da bu zulüm düzenlerine karşı İslami bir mücadele vermek hem büyük bir cihaddır, hem de iyi bir annelik demektir. Dr. Abdulaziz KIRANŞAL