Ney Sesi ve İnsan Nefesi

Metin MERCİMEK

 
“Ben ney’i üflediğim zaman, neyden çıkan o büyüleyici ses, gökyüzü semalarından dalgalanarak kulağıma gelmektedir.”

 

Ahmet Rami ATAN

(Müştak-ı Hürriyet Kilis Kuvayi Milliye Temsilcisi)

 

Nasıl ki insanın yapmış olduğu bir çok başarı alanlarında, ortaya koymuş olduğu ve onunla yol aldığı etken dil ise, musiki alanındaki düşüncelerini üreten enstrüman da Ney’dir. Çünkü dünyada, üzerine felsefesi üretilen sazların başında Ney gelir. İnsanları derinden etkileyen Ney’in engin sesi, bizleri sonu olmayan bir yolculuğa götürür. Hele bu ses, Saba makamında usta bir neyzen tarafından icra edilirse, düşünürlerin belirttiği gibi, ruh bedenden ayrılırcasına hissedilir.

Ney’in tarihi gelişimine bir göz attığımız zaman, onun Ortadoğu çıkışlı bir müzik aleti ve aynı zamanda insanların iç çekişlerinin karşılığını bulan bir çalgı olduğunu görürüz. Sümerlerden itibaren dini ritüellerde, özellikle de ölen kişinin ardından düzenlenen törenlere hep Ney sesi yankılanmış. Bazı rahiplerin “Esrarengiz, celbedici, tatlı ve ahenkli bir ses” diye tanımladığı Ney sedası, her dönemde insanları derinden etkilemiş. Bilhassa dinsel duyguları çağrıştırmış. Türklerin İslamiyet’i kabul etmesiyle kullanmaya başladıkları Ney, 12.nci yüzyıldan itibaren İslam Tasavvufu’nun sembolü haline gelmiş ve Büyük Düşünür Hazreti Mevlana ile esas yerini bulmuştur. Hazreti Mevlana’nın felsefesinde Ney, “İnsan-ı Kamil” (Birtakım merhaleden geçerek olgunlaşmış insan)’ın sembolü olarak geçmektedir.  Bu sebeple Ney, mevlevicilerle kutsanmış ve “Nay-ı Şerif” diye anılmıştır.

Büyük Düşünür Hazreti Mevlana başta olmak üzere, Fuzuli ve diğer düşünürler Ney’i, olgunlaşmış bir insan olarak ele almışlardır. Günümüzde ise Ney’e gönül veren ve onu bir düşünce üreten olarak ele almış neyzenler de vardır. Örneğin, Neyzen Abdullah Özgür, bakınız Ney ile ilgili neler dile getirmiş görelim: “Ney’de bir nefes olmak, bir ömürde can olmak gibi bir şey” demiş. Ayrıca Ney ile ilgili görüşlerini şöyle devam ettirmiştir. “Ney üflerken ruh bedenden ayrılır aslında. Bu anlamda etrafınızdan tamamen soyutlanırsınız” diye yorumlamıştır.

Neyzenlik konusunda Kilis insanı da hiç boş durmamış, hem Ney’i üflemek için büyük çaba göstermiş hem de Ney’le ilgili düşüncelerini ortaya koymuşlardır. Hatırımda kaldığı kadarıyla Kilis neyzenlerini şöyle sıralayabiliriz. Hocam Avni Keçik (bana özel olarak Saba makamında bir taksim yaparak dinletmişti). Hadi Gökçe, Salih Çelebi (Salih Dayı), Terzi Ali (Çerkez Ali) ve Kilis’in Fransız’lara karşı direnişinde büyük bir cesaret göstererek, Fransız komutanına kafa tutan “Müştak-ı Hürriyet” kod adıyla bilinen Ahmet Rami Atan gibi neyzenler, Ney üzerinde hayli çalışmalar yapmışlardır. Hatta Ahmet Rami Atan’ın oğlu Prof. Dr. Orhan Atan’dan, babası ile  ilgili almış olduğum şu sözleri çok anlamlıydı: “Ben Ney’i üflediğim zaman, Ney’den çıkan o büyüleyici ses, gökyüzü semalarından dalgalanarak kulağıma gelmektedir” diye Ney’in insan üzerindeki manevi gücünü dile getirmiştir.

İşte Ney, maneviyat unsuru çerçevesinde ele alındığında, onun çok derin olduğu ve birçok anlamlar taşıdığı görülür. Şöyle ki, Tasavvuf Felsefesi’ne göre, “İnsan yaşamındaki nefes sayısı bellidir. Bunu ne azaltıp ne de çoğaltabiliriz. Ama neyzenler her nefesi daha uzun kullandıkları için, bu düşünceye göre, neyzenlerin daha uzun yaşadıklarına inanılır” diye yorumlanmaktadır.


Fatal error: Cannot redeclare fetchFooterLight() (previously declared in /var/www/vhosts/vizyonhavadis.com/httpdocs/theme/ultimate/block/footer_light.php:3) in /var/www/vhosts/vizyonhavadis.com/httpdocs/theme/ultimate/block/footer_light.php on line 3