<div><strong>İsmail ÇEKİÇ </strong></div> <div> </div> <div>Eskiden her şey daha mı güzeldi, yoksa biz geçmişe mi özlem duyuyoruz? Eski örf ve adetlerimiz, toplumu bir arada tutan en önemli bağlardan biriydi. Mahalle kültürü, büyüklerin sözüne hürmet, misafirperverlik ve imece usulü yardımlaşma… Bugün, modern hayatın içinde bu değerler ne kadar yer bulabiliyor?</div> <div> </div> <div>Eskiden bayram sabahları erkenden kalkılır, en güzel kıyafetler giyilir, büyüklerin elleri öpülerek hayır duaları alınırdı. Şimdi ise bayram, tatil fırsatı olarak görülüyor. Bayram namazına gidenlerin sayısı azalırken, otel rezervasyonları rekor kırıyor. Geleneklerimiz modern dünyada giderek unutuluyor mu?</div> <div> </div> <div>Komşuluk ilişkilerine ne oldu mesela? Eskiden kapı komşusu, aileden biri gibi görülürdü. Şimdi aynı apartmanda oturduğumuz insanlarla selamlaşmaz hale geldik. Annelerimiz, babalarımız bir tas çorba yapıp komşuya gönderirken, biz artık kapı çalındığında tedirgin olur hale geldik.</div> <div> </div> <div>İmece usulü yardımlaşma da yok olmaya yüz tuttu. Eskiden köylerde ev yapılırken, düğünlerde ya da hasat zamanlarında herkes el birliğiyle çalışırdı. Şimdi işler para ile hallediliyor, yardımlaşma ise yalnızca sosyal medyada bir “paylaş” butonuna basmaktan ibaret hale geldi.</div> <div> </div> <div>Peki, bu değişim kaçınılmaz mıydı? Geleneklerimizi tamamen terk etmeden, onları modern hayatın içine nasıl entegre edebiliriz? Belki de teknoloji ve şehirleşme ile birlikte değişen yaşam tarzımıza, eski değerlerimizden bazılarını adapte etmenin bir yolunu bulmalıyız.</div> <div> </div> <div>Gelenekleri korumak geçmişe saplanıp kalmak değil, aksine geleceği daha sağlam temeller üzerine kurmaktır. Unutmamak gerekir ki, bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkmazsak, yarınlara ne bırakacağımızı da bilemeyiz.</div>