NATO'nun her yıl düzenlenen liderler zirvesi bu kez ABD'nin başkenti Washington'da yapıldı. Üye ülke liderlerinin katıldığı zirvede ana gündem, son birkaç yılda olduğu gibi Rusya - Ukrayna Savaşı ve Çin idi. Zirvede Ukrayna ile ilgili söz alan ABD Başkanı Joe Biden, daha fazla "destek" sözü verdi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise "Bu yaz F-16'ları operasyonlara hazır bir şekilde Ukrayna semalarında göreceğiz" açıklamasında bulundu. Peki, Biden'in sözünü ettiği bu "daha fazla destek" nasıl sağlanacak? İşte bu sorunun cevabı aslında Doğu Avrupa'da aranmalıdır. ABD'nin ve Batı Avrupa ülkelerinin desteği ile Doğu Avrupa'nın otoyolları yenileniyor. Konvansiyonel silahların araçlarla daha hızlı bir şekilde taşınabileceği yollar inşa ediliyor. Özellikle Polonya'da uçakların dahi inip kalkabildiği geniş yol projelerinin inşasından bahsediliyor. Bilindiği üzere NATO Almanya'da Ukrayna özel idaresini kurdu. Almanya-ABD iş birliği içerisinde yürütülen bu daire Ukrayna'ya savaş yardımını daha hızlı taşımakla görevlendirildi. Özellikle Ukrayna'nın güney batısında Rusya işgaline karşı ciddi bir hazırlık yapılıyor. NATO, Karadeniz'in kuzeyinin tamamen Rusya'nın eline geçmesini de istemiyor. Aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için hem stratejik hem de sembolik önem taşıyan Kırım'a buradan operasyon yapılması ihtimali çok yüksek. Her gün iki taraftan da ortalama 1000 askerin öldüğü ve üzerine yeni planların yapıldığı Ukrayna savaşı bir süre daha devam edecek gibi duruyor. Üstelik bu savaşla NATO Doğu Avrupa'yı da gelecek "tehlikelere" karşı da hazırlıyor. Diğer yandan NATO sadece Doğu Avrupa'ya savaş yatırımı yapacağını açıklamakla kalmadı. Rusya'yla yakın ilişki içerisinde bulunan Çin, Kuzey Kore, İran ve Belarus'u da sonuç bildirgesinde açık açık uyardı. Ve Rusya ile ilişkilerini kesmelerini istedi. Peki, bu ülkeler gerçekten NATO’nun bu çağrısına uyarlar mı? Açıkçası hayır! Çünkü öyle ya da böyle hepsi ABD’nin birçok yaptırım kararına maruz kaldılar ve Rusya'dan sonra sıranın kendilerine geleceğini biliyorlar. Bununla birlikte özellikle NATO'nun hedefinde Çin var. Ekonomik olarak sürekli büyüme eğilimi gösteren Çin, siyasi olarak da etkili olmaya başladı. Zirvede ABD, İngiltere, Almanya "yeni teknolojilere yatırım" açıklaması yaparken aslında ufuktaki Çin tehlikesine dikkat çekmiş oluyorlar. Çin, kendisine göre daha hantal bir görüntü çizen Rusya'ya benzemiyor. Sovyetler Birliği sonrası ekonomik kaygılar ve iç sorunlar nedeniyle teknolojisini pek de yenileyemeyen Rusya'dan farklı olarak Çin, Asya’da lokomotif gibi hareket ediyor. Çin, nano teknoloji, hiper sonik silahlar, yapay zekânın askeri amaçlarla kullanılmasında bir hayli yol kat etmiş durumda. Maddi gücü de yeni yatırımlara, AR-GE çalışmalarına önemli derecede olanaklar sağlıyor. Çin’in, Rusya-NATO Krizi’nden yararlanarak Tayvan'ı işgal edebilme ihtimali bile Washington'un uykularını kaçırıyor. Çin ise temkinli, Tayvan'ı Hong-Kong gibi savaşsız ele geçirmeyi planlıyor. Batı ise dünyanın çip üretim merkezi olan Tayvan'ı kolay kolay Pekin'e terk edecek gibi durmuyor... Tüm bu gelişmelerin yanı sıra son bir şeyi de ifade edeyim. Elbette okurlarımız arasında "Gazze ile ilgili NATO'da ne görüşüldü?" sorusunu soran olmuştur. Gazze NATO'nun gündeminde yoktu. Çünkü ABD İsrail konusuna hiç kimseyi ortak etmek istemiyor ve şahsi mesele olarak bakıyor. İsrail’in yaptığı katliamları, soykırımı böylece perdeleyerek örtebileceğini zannediyor. Sonuç olarak, umarım yanılırım ama Rusya - Ukrayna Savaşı, Pasifik’te ısınan sular, Tayvan üzerinden ABD-Çin çekişmesi, Orta Doğu’daki İsrail sorunu derken dünya böyle giderse “Silahlı Diplomasi” olan savaşa doğru hızlı adımlarla yaklaşıyor. Mustafa Kaya