Eğer Müslümanlar faizi yaygınlaştırırlarsa ekonomik refahlarını kaybederler, rüşveti ve torpili yaygınlaştırırlarsa kamu düzenlerini ve bürokrasiyi kaybederler, kul hakkını ve haksız kazancı yaygınlaştırırlarsa ruhlarını ve kimliklerini kaybederler, haksızlık ve adaletsizliği yaygınlaştırırlarsa eminliklerini ve güvenilirliklerini kaybederler, ırkçılığı yaygınlaştırırlarsa toplumsal birlik ve beraberliği kaybederler, zinayı yaygınlaştırırlarsa evlerini ve ailelerini kaybedeler, içki ve kumarı yaygınlaştırırlarsa nesillerini kaybederler, mazlumun ahını duymamazlıktan gelirlerse merhametlerini kaybederler, kendilerini uyaranlara kulak asmazlarsa kardeşlerini kaybedeler. En sonunda da kaybetmekten korktukları ne varsa hepsini kaybederler. Müslümanlar lüks, israf, kibir ve şımarıklığın pençesine düşerlerse: Eğer Müslümanlar Allah’ın kendilerine verdiği siyasi gücü, ekonomik gücü, medya gücünü, bürokrasi gücünü, hukuk gücünü, sayısal üstünlük gücünü Allah’ın dininin hâkimiyeti için değil de şahsi menfaatleri ve konforları için kullanmaya başlarlarsa, lüks ve israfa düşerlerse, kibre kapılıp tüm bu nimetleri kendi elleriyle kazandıklarını zannederlerse, asıl hedef ve ideallerini unutup, yola niçin çıktıklarını hatırlamazlarsa Allah’ın verdiği nimetlere nankörlük etmiş olurlar ve işte o zaman tüm kazanımlarını kaybederler. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki: “Allah, şöyle bir kenti misal verdi: Orası güven ve huzur içinde idi. Oraya her taraftan bolca rızık gelirdi. Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden yaptıklarına karşılık, Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını tattırdı.” (Nahl, 112) Müslümanlar dünyevileşir ve ahlâki yozlaşma başlarsa: Eğer Müslümanlar vehn hastalığına kapılıp dünyevileşirlerse, değerleri için tüm dünyalık kazanımlarını feda etmeyi göze almaları gerekirken, dünyalık kazanımları için değerlerini feda etmeye başlarlarsa, makamlarına, koltuklarına, elbiselerine, yaşam standartlarına verdikleri önemi, dinleri için vermezlerse, tüm kaygıları mideleri, cepleri ve menfaatleri olursa, bütün dertleri daha iyi bir ev, daha iyi bir araba, daha iyi bir maaş ve makam olursa işte o zaman Müslümanlar tüm kazanımlarını kaybederler. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Sizden öncekileri mal/dünya sevgisi helak etti. Bu sevgi onlara akrabalarıyla ve dostlarıyla ilişkiyi kesmeyi emretti kestiler. Cimriliği emretti cimrileştiler. Günahı emretti girdiler. Zulmü emretti yaptılar. En sonunda da helak oldular.” (Camiu’s-sağir) Müslümanların âlimleri ve din adamları uyarı görevlerini terk ederlerse: Eğer Müslümanların âlimleri yanlışa yanlış demekten kaçınırlarsa, Allah rızasından daha çok otoriteye hoş görünmeyi tercih ederlerse, insanlara iyiliği değil de susmayı öğütlerlerse, fetvalarını gücün emrine tahsis ederlerse, uyarmaları, yol göstermeleri ve hayra yönlendirmeleri gereken kardeşlerini uyarmayarak onlara en büyük kötülüğü yaparlarsa işte o zaman Müslümanlar ellerindeki tüm kazanımları kaybederler. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki: “Onlardan birçoğunu görürsün ki, günaha girmekte, düşmanlık etmekte ve haram yemekte birbirleriyle yarışırlar. Yapmakta oldukları şey ne kadar kötüdür. Onların din adamları ve âlimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! Yaptıkları bu iş ne kötüdür!” (Maide, 62, 63) Müslümanlar kardeşliklerini kaybederlerse: Eğer Müslümanlar “bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin” ölçüsünü aşarlarsa, siyasi muhalefet duygusunu İslam kardeşliğinin önüne geçirirlerse, birbirlerine karşı hikmetli nasihatler yerine itici ve incitici tavırlar takınırlarsa, değerlerine düşmanlık edenlere karşı gösterdikleri müsamaha ahlâkını aynı camide saf tuttukları kardeşlerine göstermezlerse, onları elinden tutup kaldırmak, hatalarından döndürmek yerine onlardan umutlarını kesip bir tekme de onlar vururlarsa, işte o zaman Müslümanlar toptan ve hep birlikte bütün kazanımlarını kaybederler. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki: “Allah’a ve Resulüne itaat edin, birbirinize düşüp, çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz/devletiniz elden gider.” (Enfal, 46) Dr. Abdülaziz Kıranşal