Müslüman Gençler! Mücadelenizi sosyal medya ve YouTube kanallarına hapsetmeyin! Tüm sermayenizi siyasi tartışmalarla tüketmeyin! Vaktinizi başkalarının yaptığı işleri eleştirerek, ona buna laf yetiştirerek çürütmeyin! Güzel bir iş yapmak ve bir hayır işlemek için kimseden bir emir ve talimat gelmesini de beklemeyin! Önce imanınızın emir ve talimatlarını yerine getirin. Allah için bir hayal kurun ve gece gündüz o hayalin peşine düşün! Kendi derneğinizin, vakfınızın, cemaatinizin sınırlarına hapsolmayın! Hep aynı insanlarla hep aynı şeyleri yapanlardan olmayın! Bu dini asıl ulaşması gereken kitlelere ulaştırmak için gayret edin! Birkaç mahalleyi ziyaret edin! Mahalle parkındaki gençlerle tanışın! Bir okulu ziyaret edin! Oradaki gençlerle bir kitap halkası kurun! Bir öğrenci yurdunu ziyaret edin! Yeni insanlarla tanışın! Haftada bir gün akrabalarınızla bir araya gelin! Anne-babalarınızı ve kardeşlerinizi ihmal etmeyin! Öğrendiğiniz ilmi hayata hâkim kılın! Evet, ilahiyat okuyun! Medreseye devam edin! İmam hatiplere gidin! Ama asla ilahiyatların, -medreselerin ve imam hatiplerin dört duvarı arasına sıkışıp kalmayın! Evet, sohbet halkalarında diz kırın! Zikir sohbetlerinde yerinizi alın! Konferanslara katılın! Ama asla sohbetlerin ve konferans salonlarının sınırları içinde de kalmayın! Sokağa çıkın! Bir yetimin başını okşayın! Bir garibin derdiyle ilgilenin! Bir işçiyle konuşun! Bir pazarcıyla sohbet edin! Ekmek kuyruğundaki bir amcayla dertleşin! Bir akraba ziyareti yapın! Hayatın tam ortasında olun! İnsanların gerçek dertlerinden haberdar olun! Unutmayın! Okuduğunuz kitap, dinlediğiniz sohbet, öğrendiğiniz ilim; bu zor günlerde bile bir garibe yardıma dönüşmeyecekse, sizi bir Müslüman’ın derdiyle dertlendirmeyecekse, bir iyiliği tavsiye etmenize ve bir kötülüğü önleminize sebep olmayacaksa yani sizi harekete geçirmeyecekse ne işe yarayacak ki? Sakın hep uygun zamanı bekleyenlerden olmayın! Okulum bitsin, ilim tahsilim bitsin, kendimi iyice yetiştireyim, henüz vakti gelmedi diyerek hayatını ve gençliğini ıskalayanlardan olmayın! Hem unutmayın! Su gibi akıp geçen hayat, asla sizin bir şeyleri bitirmenizi ve hazır hale gelmenizi bekleyecek değildir. Artık harekete geçin! Bir günahkâra tevbe kapısını göstererek, aç olan biriyle ekmeğinizi bölüşerek, bir dertlinin derdiyle ilgilenerek, bir borçlunun borcunu ödeyerek, bir düşeni kaldırarak, bir zalimin bileğinden tutup zulmüne engel olarak, bir haksızlık yapana karşı sesinizi yükselterek umut olun! Çünkü İslam, bir umut dinidir. İnsanlara vaazlarda anlatılan, sohbetlerde dinletilen, kitaplarda okutulan o muhteşem örneklerin ve kıssaların gerçek hayatta ete kemiğe bürünmüş karşılıkları ve yaşanmış halleri olmaya gayret edin! Bir gün cebinizdeki son parayı bir garibe verin ve yürüyerek dönün evinize. Sokakları, pazarları, caddeleri adımlayın! Kitapları tahlil ettiğiniz gibi hayatı da tahlil edin! Derslerinizi okuduğunuz gibi insanları da okuyun! Çünkü İslam asla hayattan, çarşıdan, pazardan ve insanların gerçek dertlerinden kopuk bir din değildir. Bir gece uykusuz kalın! Sokaklardaki evsizlerden, gece çalışanlardan, karanlık bir durakta işçi servisi bekleyenlerden, boş bir sokakta sabah namazına giden hacı amcadan haberdar olun! Bir sabah namazını mahalle mescidinde kılın! Bir caminin çay ocağında oturun biraz. Ayaküstü bir esnafla konuşun! Aktif olun! En derin fıkhi meselelerde malumat sahibi olduğunuz gibi, bir cami çıkışı broşür dağıtmasını da bilin! Pankart asmasını da, duvarları afişlemesini de… Bir miting meydanında slogan attığınız gibi bir kürsüden konuşmayı ve bir sohbet halkasında ders yapmayı da öğrenin! Hitabetinizi ve yazı yazma yeteneğinizi de geliştirin! Ne yaparsanız yapın ama asla hayattan, sokaktan, halktan ve gerçeklikten kopmayın! Dr. Abdülaziz Kıranşal