<div>MİLLİ EĞİTİM(!) VE MİLLİ KAYBOLUŞ!</div> <div>Kamu işlerinin belirli bir bölümünü yürüten ve bir bakanın yönetimi altında bulunan örgüte "Bakanlık" deniliyor. Türkiye'de hali hazırda bir çok alanda faaliyet gösteren bakanlıklar var. Yalnız bunların iki tanesini diğerlerinden ayıran önemli bir unsur var, oda "Milli" olarak adlanmaları. Bir tanesi bildiğiniz gibi Milli Savunma Bakanlığı. Bir diğeri ise en az savunma kadar önemli olan Milli Eğitim Bakanlığı.</div> <div>Bu iki bakanlığa ek olarak tamamen milli olsa çok iyi olur diyebileceğimiz iki bakanlık daha var. Tarım ve Sağlık'ta milli hedefler alınmalı. Yerli ilaca dayalı bir sağlık sistemi ile yerli tohuma dayalı bir milli üretime şiddetle ihtiyacımız var. Ama bugün konumuz bunlar değil.</div> <div>Savunma alanında son yıllarda müthiş işlere imza atıyoruz. Yerli üretim savunma silahlarını üretip hem kendi ordumuzun ihtiyaçlarını karşılıyor hem de başka ülkelere satış yapıyoruz. Özellikle Selçuk Bayraktar, İHA ve SİHA teknolojisinde her gün çıtayı biraz daha yukarıya çıkararak dosta güven, düşmana korku salıyor.</div> <div>Eğitim konusu en az savunma kadar önemli demiştik. Maalesef savunma alanında gördüğümüz başarıyı bir türlü eğitim alanında göremiyoruz. Yeni eğitim kampüsleri inşa ediliyor, yeni araç ve gereçler ile bu binalar donatılıyor ama bir türlü arzu edilen ivme yakalanamıyor. Buradan anlıyoruz ki, başarı için yeni binalardan çok daha fazlasına ihtiyaç var.</div> <div>Eğitim konusu 3 çocuk babası olarak fazlasıyla merak alanıma girdiğimden sık sık konuyla ilgili görüş alıyorum. Mevcut sistemden öğrenciler mutlu değil, eğitmenler mutlu değil, veliler mutlu değil. Aslında ortada bir sorun olduğunu herkes biliyor ama sorunun nasıl çözüleceği konusunda kimsenin bir fikri yok gibi. Dünyada örnek olarak gösterilecek bir "Türk Tipi Eğitim" modelimiz yok. Avrupa'da başarıyla sürdürülen eğitim modellerini Türkiye'de tatbik edemiyoruz. Kendi modelimizi yaratma konusunda ne yapacağımızı bilmiyor, her yeni gelen bakanın "Eğitim Devrim Yapacak!" iddialarını dinleyip sonra görevden ayrılmalarını bekliyoruz. Sonuç olarak milyonlarca insan hayatlarının en verimli çağını "Acaba iş bulabilecek miyim?" düşüncesi ile eğitime ayırıp, sonra aldığı eğitim ile ilgisi olmayan alanlarda mutsuz bir şekilde geçimini sağlamak için harcıyor.</div> <div>Yazının başından beri en cahil halimle, en saf duygumla aklıma takılan tek bir soru var aslında. Türkiye'de zeki sayılıp, başarılı olabilmeniz için matematik alanında derece yapmanız şart mı? Okulu bitirir bitirmez iş bulabileceğiniz en iyi bölümler için beyninizin sayısal kısmı çok iyi çalışıyor olmalı. Ne olacaksınız olun önce matematik alanında çok ama çok iyi olmanız lazım. Ama siz iyi bir sporcu, iyi bir enstrümantal çalgıcısı, iyi bir tüccar, iyi bir sanatçıda olacak yeteneklere sahipseniz ne olacak? Önce bu yeteneğiniz ile alakası olmayan matematik konusunda uzman olmanızı bekleyen bir sistem sizin bu yeteneklerinizin kaybolmasına ya da daha kötüsü o yeteneklerinizi hiç fark etmememize neden olmaz mı?</div> <div>Burada sistemi eleştirmeyi biraz bırakıp, velilerin sistemin bu açığını kapatmasını beklememiz normal olur sanırım. Sayın veli; evlatlarımız iyi bir matematikçi olmasa bile çok ama çok farklı alanlarda gerçek bir yetenek olabilir. Her anne babanın çocuğu doktor ya da mühendis olmak zorunda değil. Çocuğunuzun kendi yeteneğini keşfedip o alanda ilerlemesini sağlamalısınız.</div> <div>Milyonlarca genci yarış atı gibi yarıştırıp hepsinden aynı alanda aynı yeterliliği beklememiz o çocukların kendi dünyalarında kaybolmalarına yol açar. Bırakalım her çocuk kendi yeteneğini keşfetsin, kendi alanını belirlesin, onları gelecek kaygısından arındırmak bu ülkenin geleceği için atılacak en doğru adım olacaktır.</div> <div>Kalın sağlıcakla..</div> <div>A. Haşim Özyurt</div> <div>hasimozyurt@gmail.com</div>