1986 yılında gazeteciler Şimon Perez’e, “İsrail’i kurdunuz ama Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor” diye sorduklarında Perez, “Bizim devletimizi yıkacak, Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin! O zaman düşünürüz” diye cevap veriyor. Allah ve Resulünün en azılı düşmanı Siyonist Yahudilerin kurduğu işgal devletini yerle bir edecek, kurdukları zulüm ve sömürü sistemine son verecek Kur’an’ın bahsettiği o Müslümanlar, her türlü fikir, ırk, parti, mezhep ve meşrep ayırımına rağmen, “Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın.” (Ali İmran: 103) ayetinde bahsedildiği gibi zulüm, haksızlık ve sömürü karşısında birbirlerine kenetlenmiş, İslam kardeşliğinin ve Müslüman kimliğinin önüne hiçbir şeyi geçirmeyen Müslümanlardır. O Müslümanlar, Kur’an’ın, “Kâfirlere karşı şiddetli kendi aralarında ise merhametlidirler. Onların, rükû ve secde ederek sürekli Allah’ın rızasını aradıklarını görürsün. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır” (Fetih: 29) diye bahsettiği tüm öfkelerini kâfirlere, merhametlerini ise Müslüman kardeşlerine yönelten, alınlarında secde izi olan ve bakılınca Allah’ı hatırlatan müminlerdir. O Müslümanlar, Kur’an’ın, “Ne ticaret, ne de alışveriş, onları Allah´ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve infak etmekten alıkoyamaz” (Nur: 37) diye bahsettiği, hiçbir dünyalığın, mal, makam ve mevkinin Allah’a ibadetten, İslami çalışmalardan, direniş ve mücadeleden alıkoyamadığı Müslümanlardır. Onlar kendi gündemlerini kendileri belirlerler. Günlük plan ve programlarını hep İslam’ın anlatılması ve hâkimiyeti yolunda düzenlemiştir. Ceplerindeki her kuruş, Allah yolunda harcanmak için beklemektedir. O Müslümanlar, Kur’an’ın, “Onlar namazlarında huşu içinde olanlardır. Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir. Onlar, zekâta ilişkin söz ve görevlerini mutlaka yerine getirenlerdir. Ve onlar ırzlarını koruyanlardır.” (Mü’minun: 2-5) diye bahsettiği, ibadetlerinde ihlâslı ve huşu sahibi Müslümanlardır. Onlar boş işlerden ve boş sözlerden uzak duran müminlerdir. Onların kitaplarında gaflet, tembellik, uyuşukluk, bıkkınlık, yorgunluk, boş zaman yoktur. İslam’ın onlara yüklediği mali sorumlulukları büyük bir hoşnutlukla yerine getirirler. İffetlerini korurlar, harama bakmazlar. İradeleri çelik gibidir. O Müslümanlar, Kur’an’ın: “Kendileri ihtiyaç içinde olsalar dahi kardeşlerini kendilerine tercih ederler.” (Haşr: 9)diye bahsettiği, başta kendi yakınlarındaki mazlumlar ve ihtiyaç sahipleri olmak üzere İslam coğrafyasının her yerine yardımları, kurbanları, infakları ulaşmış, elinde avucunda ne varsa mazlum Müslümanlar ve İslam’ın hâkimiyeti için seferber eden Müslümanlardır. O Müslümanlar, Kur’an’ın, “Düşmanlarınız size karşı ordu topladılar; onlardan korkun denildiğinde, bu, sadece onların imanlarını artırır ve Allah bize yeter. O ne güzel vekildir derler.” (Ali İmran: 103) diye bahsettiği, gözü pek, saatleri zafere ya da şehadete ayarlı Müslümanlardır. Korkaklık, pısırıklık, vazgeçmek, geri adım atmak nedir bilmeyen, cesur ve hakka adanmış Müslümanlardır. O Müslümanlar, Kur’an’ın, zalimlerin ordularıyla ve güçleriyle karşılaşınca, “Allah’ın izniyle nice az topluluklar çok topluluklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit kıl ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et derler” (Bakara, 249-250) diye bahsettiği, sadece Allah’a dayanan ve güvenen Müslümanlardır. Zalimlerin tanklarından, toplarından, tüfeklerinden değil, sadece Allah’tan korkan ve ondan yardım talep eden Müslümanlardır. O Müslümanlar, Kur’an’da Allah’ın, “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar” (Nur: 55) diye vaatte bulunduğu Müslümanlardır. Allah’ın vaadi yakındır. Biz yeter ki o vaade layık Müslümanlar olalım… Dr. Abdülaziz Kıranşal