Kilis’te Mantık İlminin Doğuşu

Metin MERCİMEK


“Mantık, bütün ilimlerin ve fenlerin hizmetçisidir. Aynı zamanda şüphe ve zanların karanlığından insanın kurtarıcısıdır.”
Kilisli Mantık Âlimi Abdullah Enveri Efendi

 

Üniversitede öğrencilik yıllarımda bana, Kilis’te mantık ilminin araştırılması konusunda yol gösteren ve özellikle branşım olan felsefe-mantık konusunda yetişmemi sağlayan değerli iki hocam Prof. Dr. Faruk Timurtaş ve Seyfettin Başcıllar’ı rahmetle anıyorum.

Düşünme hayatımızda, duyularımızla görünmeyeni, görünüp de algılanamaz olanı, gizli olanı ve de gerçek ve ideal olanı isteriz. Bu isteklerimiz de, kendimizi yeterli bulmayıp yeni görüşler olduğunu düşünürüz. Böylece felsefe dediğimiz ve gerçek olanın arayışı olan bilimi keşfederiz.

Diğer taraftan günlük yaşantımızın tüm alanlarında görülen ve de tavır ve hareketlerimize sistemli yön veren şey, “düşünceler”dir. Düşünceler hem felsefi ve bilimin hem de günlük hayatın ortak bir malzemesi olup, bu bilginin başvurduğu anlatım araçlarıdır. Fakat hiç bir bilim, düşünceler arasındaki bağları ve düzeni yöneten yasa ve ilkelerle uğraşmaz. Ancak bu uğraşıyı felsefi mantık araştırır.

İşte mantık, düşünceleri, onlar arasındaki bağları ve düzeni yöneten yasa ve ilkeleri inceleyen bir bilgidir.

17. yüzyıl başlarında birçok ülkelerde felsefe ve mantık dalında araştırmalar yapılmış ve ayrı ayrı düşünceler ortaya konulmak suretiyle yayınlanmıştır. Yurdumuzda da bu gibi bilim dalları, bazı yüksekokulu bulunan şehirlerde kendini göstermiş, ancak diğer küçük şehirlerde ayrıntılarına inilmemiştir. Kilis’te ise, mantık ilminin başlaması ve eğitim-öğretim bazında başarı sağlaması, Türkiye geneline göre çok farklı olmuştur. Çünkü 17. yüzyılda Kilis, karanlığı oluşturan kalın duvarları yıkmış ve medrese eğitimi eşliğinde mantık ilminin ışığı yakmıştır.

Şimdi böylesine anlam taşıyan ve de gerçek olanın arayışını ortaya koyan Kilis insanı, bu bilime nasıl kucak açmış ve benimsemeyi nasıl gerçekleştirmiştir? Görelim.

İlk neden Kilis insanının düşünce yapısında “arayış” ilkesinin var olduğu, ikinci neden ise güç ve zor kavramların aşılması hususunda “öğrenim cesareti”nin var olduğu tespit edilmiştir. Bu iki nedenin (arayış ve öğrenim cesareti) günümüze kadar aktarıldığını, Kilis’in Mutasavvıf insanı Şeyh Efendi’nin “Arındırma Metodu”nda ve daha sonra, Seyfettin Başcıllar’ın son temsilcisi olan “Oda Ekolü”nde görmekteyiz.

Ayrıca mantık ilmine bu denli değer vermenin başka nedenleri de vardır. O yıllarda Kilis, Divan  Edebiyatı’nda yer alan birçok divan şairlerini arka arkaya yetiştirmiş ve sayısız manzume yazılar üretmiştir. Bunun yanı sıra musiki hiçbir zaman ihmal edilmemiş, hatta tekkelerde bir tarafta ilim öğretilirken, bir tarafta da musiki dersi verilmiştir. Yine o zamanın Büyük Mutasavvıfı Şeyh Abdullah Sermest Efendi, felsefeyi, tasavvufu bir kültür ve fikir hizmeti olarak ele almıştır.

İşte yukarıda belirtilen tüm bu etkenlerden feyiz ve ilham alan insanlarımız, mantık ilmini öylesine işlemişler ki, Kilis’in her mahallesine bir medrese kurmak suretiyle ününün Anadolu’ya yayılmasını sağlamışlardır. Bilhassa Kilis’in Mantık Âlimi diye tanınan Abdullah Enveri Efendi, Büyük Düşünür Aristo’nun “Kıyas Metodu”nu kendine rehber edinmiş ve düşüncelerini bu çizgide devam ettirmiştir.

17. yüzyılda Kilis’te kültür ve fikir yaratan mantık ilmi, Kilis insanının erişilmez düşünceleri ışığında bir çığır açmıştır. Bu insanlar mantık ilmini, Kilis’te her mahallede yer alan medreseler çerçevesinde ele almış ve yoğun bir hevesle akıl yürütme sanatını buralarda ders olarak okutmuşlardır.