KIBRIS' TA BİR MUZ KABUĞUNUN AZİZLİĞİ

KIBRIS' TA BİR MUZ KABUĞUNUN AZİZLİĞİ

     Gezmek, görmek insanın hayatında bir  evrim değiştirmesidir. Gerek yolculuk esnasında gerekse yolculuk sonrasında katettiklerimiz sadece kilometreler olmayıp bize hayatın sunduğu; insanları, daha iyi ve yakından tanıma fırsatı veriyor olsa gerek!

    Nazan hanımın kızı  Seden, KKTC' nde  Gazimağusa' da   Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAU) İngilizce Öğretmenliği bölümünde 3. sınıfta okuyordu. Nazan Hanım  daha önceki ilk iki yılda fırsat buldukça Kızının yanına gider bir kaç gün kalırdı. O yıl Seden iki dersten yaz okuluna kalmıştı.Kızı yanına gelmeyince kendisi Kıbrıs' a gitmeye karar verdi. Seden' in en çok sevdiği yemekleri, tatlıları yaparak Kıbrıs' ın yolunu tuttu. 2003 yıllarında Mersin Taşucu' dan kimlik gösterilerek deniz otobüsü ile Girne' ye geçilebiliyordu.  O'da öyle yapacak, Gazimağusa' ya da Girne ' den sonra otobüsle gidecekti. Deniz otobüsü, vapur ya da gemi yolculuklarını oldum olası çokseverdi. O mavilikler içinde Akdeniz'de kızına doğru yol alırken güvertede kahvesini büyük bir keyifle, köpük köpük dalgaları seyrederek yudumluyordu. Gemi görevlileri limanda yolculaların ellerinden valizlerini, kolilerini alarak geminin içindeki merdivenlerin yanına alıp alıp aşağıya yerleştirmek için atıyorlardı. Görevli genç, Nazan hanımın da valizini aldı aşağıya attı. Ayağının dibindeki içine yiyecekleri yerleştirdiği koliyi kucaklamaya yeltenmişti ki Nazan hanım :

" Aman dur evladım. O benim el bagajım yere atma!içinde içli köfteler var, ezilirler sonra. Onu ben yanıma alacağım" dedi. Koliyi kaptığı gibi koltuğunun altına aldı... Arkasında  duran öğrenci olduklarını konuşmalarından anladığı üç tane gençten esmer uzun boylu olanı :

" Offfff... İçili köfte... bayılırım, nasıl da acıkmışım... Nazan hanım bunu duyar da duyarsız kalır mı hiç?

" Oy...kıyamam evladım" Çantasından çıkardığı kağıt peçeteye ikişer tane içli köfte sararak gençlere uzattı.

"Hadi afiyetle yiyin."

" Aman teyze ne yapıyorsun, kime götürüyorsan bunları? Çoğunu bize verdin.

_ Olsun evladım ne olacak, afiyet olsun. Siz de birer evladımsınız. Kızıma götürüyorum. O ' da sizin gibi Ünv. Öğrencisi.

   Nihayet ana - kız kavuşmuşlardı.  Ertesi gün Lefkoşa' ya gezmeye gitti ana kız.  Daha önce  her Kıbrıs' a gitmesinde Seden onu farklı illere götürüyor, İlginç yerlerini gezdirıiyordu. Gazimağusa' daki Kapalı Maraş bölümü o yıllarda koruma altında olduğundan içine girilemiyordu. Girne ' yi, Kıbrıs' ın en yüksek tepesi olan Kantara' yı, Yeşil yurt' u, oradaki Mavi Köşk' e götürüp gezdirmişti. Köşk çok ilginç gelmişti Nazan hanıma. Sadece Lefkoşa' ya gitmemişlerdi. Nihayet Lefkoşa' daydılar. Bir tarafı cami, yan tarafı kilise olan arasa çarşısındaki görkemli binanın içini gezdiler. Gerçekten çok ilginçti. Çarşıdaki ışıl ışıl mağazalar, zemin kattaki yarısı yerin içinde yuvarlak ahşap kapılı dövme yapılan yerler, zücaciyeciler... ünlü ressamların camekana sergilenmiş orjinal tabloları... Cafeler...Nargeleciler, hellim peynirlerinin, viskilerin, malbora sigaralarının satıldığı dükkanlarında İnsanları o sevimli Kıbırıs ağızlarıyla, güler yüzleri ile dükkanın içine çeken tezgahtarlar... Nihayet kocaman bir züccaciyeciye dükkanına daldılar ana - kız. Nazan hanımın gözleri o  zamanların çok revaçta olan papatyalı yemek takımına takıldı. Fiatını sordu. Türkiye' deki fiatın çok altındaydı. Sedene: " Bu yemek  takımdan sana çeyizlik alacağım ne dersin?

" Aman anneciğim, şimdi sırası mı, ne çeyizi allah aşkına?

Alacaksan sen kendi evine al. Benim daha okulumun bitmesine 2 yılım var." dedi Seden.

"Olsun, kız beşikte, çeyiz eşikte! Dükkan sahibine takımı sardırdı. Sonra bir restorana girip yemek yediler.Kahvelerini içerken saate baktı Seden.

"Öfff... Annecim çok geç olmuş. Mağusa' ya gidecek olan son dolmuşa kaldık bak! Hadi hemen kalkalım. Saat 18'. 00 da son dolmuş. Ancak yetişiriz. Hadi biraz hızlan diyordu yolda yürürken. Seden arkasına dönüp bakınca son dolmuşun geldiğini gördü.Hadi ben dolmuşa yetişip ikimize yer bulayım. Çabuk... Arkama yetiş!" Nazan hanım koşmaya başladı. Kızı dolmuşa binmişti bile... Dolmuş çok kalabalıktı. Halen insanlar dolmuş kuyruğundaydılar. Tam dolmuşa yetişmek üzere iken yere soyulup atılmış bir muz kabuğuna basar basmaz ayağı kaydı gümmm...!!! diye 2.80  Sırt üstü düşerken elindeki koli içindeki yemek takımı tuzla buz oldu.Yerden doğrulmaya çalışırken dolmuşun birden hareket ettiğini gördü. Seden dolmuşta, Nazan hanım yerlerde... İki bey gelip kolundan tutup kaldırırken ayağının altında yere soyulup atılmış bir muz kabuğunu gördü. O sırada telefonu çaldı. Acıyan bileğini zorlayarak çantasından telefonu çıkardı. Kızı çığlık çığlığa bir de O' nu azarlıyordu:

"Anne neredesin sennn... Dolmuşu durduramadım neden peşime yetişemedin??? Kadıncağız sırt ve bacak ağrısından adamların yardımlarıyla zor doğrulmuş, boğazına bir düğüm tıkanmış gibi, konuşacak hali kalmamıştı. Cevap alamayınca :

" Bekle... Olduğun yerde kal, ben öbür durakta inip yanına geliyorum." 15 dakika sonra Seden geldi :

" Eyvahlar olsunnn!! Ne bu hal?

"Kızım korkma bir şeyim yok, iyiyim.

" iyiymiş... Şu haline bak! Elekteik çarpmış gibisin yaaa... Diken diken olmuş dağılan saçlarını eliyle düzeltti, toz içinde kalan üstünü  başını silkeledi. "Vahhh.. yemek takımı da gitti..."

" Ya halen yemek takımı diyor, anne delirtme şimdi beniii...Hadi seni bir Doktora götüreyim.

" Kızım kırığım çıkığım yok çok şükür... Öyle olsa ayağımın üstüne basamazdım."

"Baksana dizlerin kanamış..."

" Yok bir şeyim! "

 Hemen geçen bir taksiyi durdurdu Seden.  Önce annesini bir hastaneye götürecekti. Nazan hanım reddedince, taksiciye Gazimağusa' ya  gideceklerini söyledi. Taksiye bindiklerinde şöför taksinin sağ tarafındaki direksiyonun üstündeki dikiz aynasından onları süzüyordu. Konuşmalarından şehrin yabancısı olduklarını anlamıştı.

    Bir süre yol aldıktan sonra Nazan hanımın gözleri taksimetreye takılmıştı. Şöföre :

" Şöför Bey, taksimetreniz çalışmıyor galiba"

" Abla bugün bozuldu. Tam yaptırmaya gidiyordum, siz karşıma çıktınız.

    Seden' in evinin önündeydiler nihayet.

" Şöför Bey kardeşim, borcumuz ne kadar size? "

" 150 Tl. verirseniz yeter abla."

" Neeee... 150 Tl. mi? Kardeşim sen kafayı mı yedin. Bu para benim neredeyse bir aylık mutfak masrafımın gideri. Buraların yabancısıyız diye bizi kazıklıyor musun sen?"

" Abla ne kazıklaması, tutarı o kadar! "

" Tutarı o kadarmış! Taksimetren bile yok be!" Seden annesinin kolunu dürtüyordu ha bire..." Anne tamam, sus...!

Sinirinden elleri titreyerek cüzdanından parayı şöföre uzattı... " Bunu soracağım. Bakalım Lefkoşa- Gazimağusa arası taksi fiatları ne kadarmış ?

 Şöför başını iki yana sallayarak parayı aldığı gibi kulakları patlatırcasına bir sesle gaza basarak oradan uçtu sanki. Evin kapısından içeriye girecekleri anda önlerinden bir taksi geçiyordu. Nazan hanım el kaldırarak taksiyi durdurdu.

" Kardeşim bir şey soracağım."

"Buyur abla".

 Lefkoşa- Mağusa arası taksi fiatları taksimetre olmayınca tahmini olarak kaç lira tutar sen şöförsün, bilirsin?

" Abla en fazla 75Tl"

" Vay namussuz... demek bizi kazıkladı"

" Hanım, hanım bana baksana sen, ben mi kazıklamışım, seni? Tanımam etmem bile.. Allaah Alahhh... Çattık ya..."

" Ayyy.. yok kardeşim sana demedim. Adam oradan uzaklaşırken söyleniyordu.

" Kadın deli midir, nedir... akıllısı beni bulmaz zaten!"

 "Yaaa"... diyordu Nazan hanım. "150Tl taksi, 75 Tl papatyalı yemek takımı... etti mi 225 Tl....  Kıbrıs' ta  Bir muz kabuğunun azizliğine uğradık! Allahım beterinden koru!!!..

 

AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU

Eğitimci şair ve yazar

2 Temmuz 2021

   MERSİN