1732 yılının Ağustos ayında iki tutkulu Rus kâşif: Mikhail Spiridonovich Gvozdev ve Ivan Fedorov liderliğindeki bir Rus keşif gezisi yüzyıllardır var olan bir efsaneyi kanıtlamak için tarihi bir sefer başlattı. Bu iki maceraperest Rus seyyah eski metinlerde geçen ve halk arasında da popüler olan "Sibirya'dan Amerika'ya geçişi" doğrulamak için yola koyuldu. 21 Ağustos 1732 yılında St. Gabriel gemisi Alaska kıyılarına yanaştı. Böylece bilimsel olarak Sibirya-Amerika kıtasının komşu olduğu kanıtlanmış oldu. Bu gezide Alaska, Rusya İmparatorluğu'nun toprakları olarak ilan edildi. Her ne kadar Rus toprağı olsa da Alaska'yla ilk başta devlet değil, özel şirketler ilgilendi ancak 1799'dan itibaren devlet eliyle özel olarak kurulmuş bir tekel olan Rus-Amerikan Şirketi (RAŞ) Alaska'yla ilgilenmeye başladı. RAŞ'ın kayıtlarına göre, Rusya'nın egemenliği döneminde Alaska ve Aleut Adaları'nın nüfusun yaklaşık 2.500'ü Rus ve yaklaşık 60 bini yerli Amerikalı (Kızılderili) ve sayıları net bilinmeyen Eskimolardan oluşuyordu. 19. yüzyılın başlarında yapılan yatırımlar sonucu Rusya Alaska'dan kürk ticareti yoluyla gelir elde ediyordu. Ancak yüzyılın ortalarına gelindiğinde bu uzak ve jeopolitik açıdan savunmasız bölgenin bakım ve koruma maliyetlerinin potansiyel kazanımlardan daha ağır basacağı görülmeye başlandı. Rus-Amerikan şirketi burada altın, kömür, bakır ve diğer maden yataklarının varlığını uzun zamandır biliyordu. Ancak (Kaliforniya'da olduğu gibi) yabancı akını korkusuyla bu bilgiyi gizledi. Rusya'nın bilgileri saklamasına rağmen İngiliz basını zaman zaman buradaki yatakları gündeme taşıdı ve bu durum da İngiliz devlet aklının dikkatini çekti. İşte bu haberlerin çıkmasıyla Rusya Alaska'yı İngiltere'ye kaptırmaktan endişelenmeye başladı. Bu endişe, Kırım Savaşı'nda (1853-1856) iyice pekişti. İngiltere ve Fransa'nın desteğini alan Osmanlı'nın karşısında yenilen Rusya, Kanada'da da gelişen İngiliz varlığına karşı duramayacağına ikna oldu. Böylece stratejik bir hataya düşerek "kötünün iyisi" mantığıyla 1.518.800 km² sahip Alaska’yı 1871 yılında 7.2 milyon dolara Amerika Birleşik Devletleri'ne sattı. Ve Rusya elde ettiği bu parayı da demir yolu malzemesi ithalatına harcadı. Rusya'nın Alaska'yı kaybetmesinden 7 yıl sonra Osmanlı da 1878'de Kıbrıs'ın yönetimini İngiltere'ye devretti. Kıbrıs üzerindeki hâkimiyetimiz ancak 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı ile kısmi olarak sağlandı. Ancak Rusya hiçbir zaman Alaska'yı tekrar geri alamadı. Her ne kadar Rusya lideri Putin sık sık "Alaska'nın satışı yasadışıydı, Alaska Rus toprağıdır" dese de fiiliyatta elinden hiçbir şey gelmiyor. Alaska toprakları bugün ABD’nin petrolünün yüzde 25’ine sahip. Şimdi Alaska Rus toprağı olsa Amerika 7 milyon değil, 7 trilyon dolar verse Rusya orayı satmazdı. Bu nedenle Kıbrıs'a mutlaka sahip çıkmalıyız. 2004 yılında "gerekirse Kıbrıs'tan belli bir toprak parçası verebiliriz" gibi vahim hatalara asla düşmemeli ve federe devlet arayışları defterini artık bir daha gündeme kesinlikle getirmemeliyiz. Kıbrıs asla Alaska olmamalı. Rusya Alaska'da yaptığı hatayı bugün Ukrayna'da telafi etmeye çalışırken sonu görünmeyen bir savaşa sürüklendi. Tarih istifade etmek isteyenler için iyi bir öğretmendir. Kıbrıs asla Alaska olmamalıdır. Mustafa Kaya