Çocukluk ve gençlik yıllarımdan beri gezmeyi çok severdim.Daha çocuk yaşlarda babamla birlikte Halep,Hama,Humus,Şam ve Beyrut'u gezme şansım oldu.Lise yıllarımda yurtiçi gezilerim devam etti.Kilis'te ilk öğretmenlik yıllarında (1986,1987,1988 ) öğretmen ve öğrencilerden oluşan umre turları düzenledim.
O yıllarda Suriye ile aramız iyi olmadığı için Irak üzeri otobüslerle yolculuk yapılıyordu.Yol güzergahında bulunan Musul,Bağdad,Kerbelâ şehirleri bizim için çok heyecan verici mekânlardı.Musul'da Hz.Yunus peygamberin kabri,Bağdat'da İmam-ı Azam Ebu Hanife ve Abdulkadir Geylâni Hazretlerinin türbeleri çok etkileyiciydi.Kerbelâ ise Hz.Hüseyin'in hunharca şehid edildiği ve sadece vücudunun defnedildiği büyük bir türbenin olduğu hüzünlü bir şehir.Mübarek başı ise Şam'da Emevi Camii kuzeyindeki türbede bulunmaktadır.
Oradan Ar'ar sınır kapısından geçerek ver elini Medine'tün-Nebi..Ve daha sonra Mekke-i Mükerreme..15 günlük ibadet ve seyahat sonrası tekrar dönüş.
Bu seyahatler esnasında oluşan dostluklar ve unutulmaz anılar..
Seyahat aşkımız alevlenmişti.İslam medeniyetinin hakim olduğu toprakları merak ediyorduk.4 arkadaş otomobil ile Suriye,Ürdün üzerinden kadim medeniyetler ülkesi Mısır'a yolculuk yaptık.
Daha sonra Endülüs Emevi Devletinin 8 Asır hüküm sürdüğü Endülüs İslam medeniyetinin izlerini sürmek için İspanya'ya gittik.Kurtuba Camii ve Elhamra Sarayı O yıllarda İslam medeniyetinin ulaştığı zirveyi anlatan en önemli şaheserlerdi.
Kudüs ve Mescid-i Aksa aşkı bizi Filistin topraklarına da götürdü.
Ardından İran,Azerbaycan,Gürcistan seferlerimiz oldu.Sonra eski bir Osmanlı toprağı olan Tunus.
Seyahatlerimize Balkanlar ve Avrupa ülkeleri eklendi.
Ata yurdumuz Özbekistan'da Semerkant, Buhara,Taşkent en beğendiğimiz şehirler arasında yerini aldı.
Eski adalarımız Kıbrıs,Meis ve Rodos'ta hep Osmanlı izlerini aradik.
