Sevgili takipçilerim 26.12.2020 Dolar saldırısında döviz bürolarında kuyruklar oluştururlar! Sözde ticaretle uğraşan bazı spekülatör ve karaborsacılar ekmeğini yediği halkına Vefa örneği göstereceği yerine, fırsat düşkünlüğünü tercih etmişlerdir. Örneğin yerli ürünler domates, su, ekmek vesaire döviz ile almış gibi fiyatları fahiş bir şekilde arttırarak adeta gasp edercesine milletin kanını sömürüyorlar. Keza ülkemizde deprem olup evler yıkıldığında bir taraftan enkaz altına çıkarılan cenazeler, diğer taraftan sağ kalanlar boş ev arandığında bunu fırsata çevirip kira fiyatlarını 2.3 kat arttırarak kira vurgunu yapmaktadırlar. Sağlıkta karaborsası! Covid-19 virüsü gelir maske, tıbbi koruyucu önlük, tulum gibi ürünlerin üretim, dağıtımında talep arttığında kumaş ve maske fiyatları 4-5 kat artar, Keza el dezenfektanında kolonya iyi geliyor algısı yaygınlaşınca millet kolonya kuyruğu uzamaya başlar yine fiyatlar 4.5 misli artar. Bir yılda satamadığı ürünü bir saatte tükenir. Sigara ve alkole ÖTV oranında yapılacak zam dedikoduları yayılmaya başlayınca bakkal manav ve büfeler ya sigara yok demeye yâda ürünleri raf altına saklamaya başlarlar. İnsanın canı üzerinden vurgun! İlaç sektörü ise Her yıl şubatta Sağlık Bakanlığı'yla yapılacak zam görüşmeleri öncesinde kritik ilaçları depoda bekletip, devletin fiyatı artırmasını bekleyen ilaç firmaları bu kez oyunu erken başlattı. Zam beklentisinden dolayı ilaçlar piyasada yok. Kalp hastalıkları, şeker hastalığı kanser hastalığı gibi hayati öneme sahip ilaçlar şu an bulunamıyor. Karaborsacının DAEŞ terörüyle hiç farkı yoktur Bunu yapanların insanların ölümü üzerinden Ortadoğu’da savaşlar çıkartarak, servetine servet katanlardan hiçbir farklı yoktur. Ailesinden biri rahatsızlanan vatandaş gecenin bir yarısı ilaç almak için eczaneleri gezerken, aradığı ilaca yok cevabını alması ne kadar vahim bir durum ise; Şu an ilaçların adeta karaborsaya düşürülerek zam öncesi saklanması da kelimelerle ifade edilemeyecek kadar dehşet vericidir Asil Türk milletine Stokçuluk ve karaborsa yakışmıyor. Osmanlı’nın son döneminde 1850’li yıllarda İstanbul’da kalmış Avrupalı bir tarihçi yazar şehirde yaşayan farklı milletlerden insanları tanıdıktan sonra anılarında şu tespiti yapıyor; İstanbul’da Alışveriş yaptığınız esnaf Ermeni ise, istediği fiyatın yarısını verin, Rum ise üçte birini, Yahudi ise dörtte birini...Bir Müslüman’dan alışveriş yaparken istediği fiyatın tamamını tereddüt etmeden verebilirsiniz Çünkü onlar değerinden bir kuruş fazla almazlar.Üretici mağdur olmasın, satıcı fırsat kollamasın, milletimiz hatır şinasdır yapılanları unutmaz. İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır. Sevgilerimle Ekonomist & Yazar Turan KAYA