İMAM HATİP DAVASI LİSEYLE SONA MI ERİYOR?

İMAM HATİP DAVASI LİSEYLE SONA MI ERİYOR?

Üniversite sınav sonuçları açıklandı. Pek çok imam hatip gurur tablosu olarak öğrencilerinin kazandığı fakülteleri paylaştı. Tabii ki tüm öğrenciler gibi imam hatip mezunlarının da en iyi okullarda okuması, yüksek mevkilerde olması arzumuzdur. Öğretmenlerimizin/eğitimcilerimizin, kanaat önderlerimizin, sivil toplum örgütlerimize yön verenlerin ilahiyatlara karşı yaklaşımlarında bakış açısı, kafa yapısında sorunlu olduğu aşikârdır.

Öğrenci ortaokulda başarılıysa öğrencimiz çok zeki, hayatını karartmayalım fen lisesine gitsin mutlaka diye yalvarıyorlar. Baba çocuğum imam hatibe gitsin diye direniyor. Okuldaki danışman öğretmen, okul müdürü, branş öğretmenler aman ha aman mutlaka fen lisesine gitsin diye diretiyor.

Türkiye’nin gözde imam hatip liselerinin tercihlerinde hemen hemen hiç ilahiyat yok. Tıp, mühendislik, hukuk, psikoloji, okul öncesi öğretmenlik, diş hekimliği, fen edebiyat, uluslararası ilişkiler, işletme ve diğer bölümler var. Utandıklarından ve aşağılık kompleksine kapıldıklarından ilahiyat fakülteleri varsa da zikredilmiyor. İmam hatip mezunlarının pek azının ilahiyata gittiğini ilk 10 ya da ilk 20 tercih arasında değil en son sıralardaki tercihleriyle iki ya üç tanesinin ilahiyata gittiğini üzülerek görüyoruz.

Türkiye’de en başarılı öğrenciler tıp fakültesine, sosyal bilimci ise eğitim fakültesine gönderiliyor ama mesela bir İngiltere’ye bakacak olursak durum farklıdır. Ülkeyi kalkındıracak zeki gençler mühendislik okur. Tıp alanında ise Hindistanlı, Bangladeşli ve Asyalılar var niye? Çünkü tıp mezunu bir doktorun 30 yıl boyunca bir alanda uzmanlaştıktan sonra yaptığı pek farklı değildir. Öğrendiği şey eğer hastalığın yeni varyantları ortaya çıkmışsa ya da ilaç türleri değişmişse onu öğrenmektir.

PROJE OKULU GURUR TABLOSU(!)

Bir ülkeye mühendislik nasıl maddi kalkınma sağlıyor ise ilahiyat da manevi kalkınma sağlar. Ey kanaat önderleri, dini eğitime, ilahiyata siz değer vermezseniz ve burun ucuyla iterseniz, başkaları ne yapsın?

Bir taraftan da ilahiyat mezunlarının boşu boşuna okulu bitirip işsiz gezdiklerinin acı faturasına hepimiz şahit oluyoruz. İlahiyat mezunu polislik sınavına girmek, uzman çavuş hatta mahalle bekçisi olmak için bütün imkânlarını seferber ediyor. Araya torpil-adam koyuyor.

Gelelim seçme/lüks/elit imam hatiplere, Türkiye’nin bütün imkânlarının seferber edildiği bir elin parmakları kadar sayısı olan seçkin zümrenin, süper eğitim veren imam hatiplerde okuyan çocukların nereleri tercih ettikleri ortada.

Üniversite sınav sonuçlarına göre proje imam hatipler başarılı görülüyor. Bu sevindirici bir gelişme ancak bir okulun başarısını tespit etmek için ortalamayı görmek gerekir. Kaç sıfır çeken var ortalama başarıda durum nedir? Yoksa birkaç öğrencinin tıp fakültesi kazanmış olması hukuka, işletmeye öğrenci gitmesi bu okulların tümüyle başarılı olduğu anlamına gelmez.

Ortalama başarıyla genel durum anlaşılır. Bu kadar umut ve fedakârlık karşılığını buluyor mu acaba? Bunca yatırım, emek, çabaya değdi mi? Onu görmek gerekir. Nihayetinde eğitim, emek, ekonomi, zaman, yatırım, bütün hepsinin ortalaması ve sonuç olarak ortaya çıkan neticenin bu veriler üzerinden değerlendirilmesi gerekir.

Proje imam hatiplerle ilgili; hedeflerinin ne olduğu ne kadarı gerçekleştiği net olarak ortaya çıkarılması gerekir. Gerçekten asıl hedef tıpa, PDR’ye adam göndermek midir? Bu okul mezunlarının tercih ettikleri okullar da incelenmeli. Yani imam hatip mezunu ilahiyata gitmesi gerekir gibi bir yargı gerekmez. Ancak başarılı öğrencilerin eğitim kalitesini yükseltecek ilahiyatın gerekliliğini de görmek gerekir.

MADDİ- MANEVİ KALKINMA

Doğru dini bilgiler ancak din eğitiminin kalitesi arttığı takdirde topluma yansıyacaktır. Dinle ilgili verilerin, söylemlerin topluma yararlı olması ve ülkeyi kalkındıracak tarzda olması kaliteli vasıflı elemanlarla mümkün olur.

Öğrenci başarılı olduğu halde ilahiyatı kendi değerleri arasında görmediği bir süreç işliyorsa bu gerçekten büyük bir sorundur. Elbette, “İmam hatipli genç ölü yıkayıcıdır, sadece ilahiyata gidecektir” gibi bir sloganın geçmişte ne kadar kötü olduğu ortadayken bugün kendi elimizle bunu yapmamız, imam hatipler bu kadar güçlü iken ilahiyatı bu kadar zayıflatmaya çalışmak, ikinci hatta üçüncü plana bırakmak bir talihsizliktir. İlk 20 tercihin içerisinde hiç olmaması bu geleneğin en önemli ayaklarından biri olan ilahiyatın görmezden gelindiğinin ortaya çıkması üzüntü vericidir.

Din hizmetlerinin seviyesinin yükselmesi, başarılı öğrencilerin ilahiyatı tercih etmesiyle bunların da kaliteli eğitim almalarıyla mümkün olur. Böylece kaliteli toplumun ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Başarılı öğrenci ilahiyatı bitirip gerek din işleriyle ilgili hizmetlerde gerek eğitim gerek akademi ile ilgili alanlarda istihdam edilmeli. Bu alan merdiven altı durumuna bırakılmamalı, üfürükçü şarlatanların, din tacirlerinin, simsarlarının, makyajlı yüzlerle etrafında yüzleri, binleri toplayan, hurafeyi din diye insanlara yutturan, kendi süfli arzularını tatmin eden, bu kutsal görevi kazanç kapısı olarak gören, sinsi emellerine alet eden kişilerin elinde oyuncak olmasına izin verilmemelidir.

Peki din hizmetleri kime kalacak? Din hizmetleri bu kadar değersiz mi? Bizim çocuklar tıpa, mühendisliğe; gariban mahallenin çocukları da imam hatibe ilahiyata öyle mi…

Tabii ki diğer branşlardaki mezunlar da önemli ama bu ülkede kaliteli, sağlam, şuurlu din adamlarına da ihtiyaç var. Dinin üfürükçü taifenin eline düştüğü, medyatik şovmenlerin ve propaganda potansiyelli, rant ve güç devşirme aracı olarak kullananların alanı asla olmamalıdır.

Doğru din; akıllı, zeki ve kaliteli insanlar eliyle vücut bulur. Dinde eğitim kalitesi artarsa topluma yansır. Dinle ilgili söylemler topluma yararlı önce ahlâk ve maneviyat ilkesine bağlı madden ve manen kalkınmış ülke hedefi gerçekleşecektir.

Eğer imam hatip nesli olmak bir ideal ve dava ise bu dava imam hatiple sona mı ermiş oluyor? Bu ülkünün, bu idealin lise sonrasında üniversite ortamında da devam ettirilmesi gerekmez mi?

Doç. Dr. Necmettin Çalışkan 25.08.22