Insan iki ayrı beyin durumu arasında arafta kalmış bir çaresizlik içerisinde. İnsanı hayata bağlayan , onu günübirlik uğraşların ve telaşların içerisine çeken ; arzuları ve durtuleri üreten Orta beyin ve limbik sistem bir beyin durumunu. Ölüm korkusunu ve hayatın anlamını yaratan korteks diğer beyin durumunu yaratıyor. Bilimin verileri ile insan, sonsuz galaksiler ve yıldızlar içerisinde önemsiz bir yıldız olan güneşin etrafında dönen, önemsiz bir gezegende yani dünyada; Evrim ile milyar yıllık serüven ile, bir hücreli varlıklardan , bir şekilde gelişmiş bir bedene sahip olduğunu öğrendi. Milyonlarca yılda, evrimsel bir uyum ile var olmaya ve üremeye planlanmış orta beyin bize yaşamak, üremek, haz almak gerektiğini söylüyor. Ancak 100 bin yıldır karabasan gibi üzerimize çöken bilinç , bize bu hayatın sonunun ölüm olduğunu her gün hatırlatıyor. Orta beynin, limbik sitemin, dürtülerin , Tüm ayartıcı , kışkırtıcı, oyalayıcı, peşinde koşturucu arzuları ve meşgaleleri arasından, Derin bir sessizlik ile kendini gösteren ve her gün bilinç dışı fısıltısı ile bizlere gelmekte olan gerçeği gösteren bir frontal bilinç etkisine maruz kalıyoruz. Limbik sistem (arzu ve güdüler) ile, frontal korteks (bilinç) arasına sıkışmış gibi insanlık. Tüm dinler, metafizik rasyonel beklentiler, felsefi varoluş hikayeleri, sanat, eğlence... İnsanı bu sıkışmış araftan çekip çıkarmak için çırpınışlar gibi görünüyor. Hayat denen ormana atılmış gibi duran insanda; var oluşa bir anlam yükleme sevdası, tanrının yer yüzünde halifesi olma isteği , ölümden sonra kalıcı bir yuva kurma arzusu, Bilincin yarattığı bu acıya, derin boşluğa bir merhem gerektiği gerçeğinden. Şimdilik bu acıyı dindiren en güçlü merhem, sevgi ve merhamet. Nereden geldiğimizi ve Nereye gittiğimizi bilemediğimiz bir kaybolmuşluk acısında, Varlığı bizim kadar gizemli olan sevgi ve merhamet, şimdilik en güzel ilacımız. Daha kaliteli bir insan ve evren bilgisi kurana kadar bu teselli ile yetinmek zorundayız gibi görünüyor. Dr. Ahmet BULUT