<div>İDLİB'TE DÜĞMEYE KİM BASTI?</div> <div>Türkiye Afganistan ile ilgili gelişmeleri tartışırken, Suriye’de önemli gelişmeler oluyor. Son olarak İdlib’de 3 askerimizin şehit olması ile birlikte bir kere daha Suriye ile ilgili değerlendirmelerde artış olmaya başladı. Daha önce çeşitli defalar Amerika Birleşik Devletleri’nin ( ABD) bu saatten sonra Afganistan’dan ziyade Suriye ile ilgileneceğini ve Türkiye’nin buna dikkat etmesi gerektiğini ifade etmeye çalışmıştık. 20 yıllık işgalin sonucunda Afganistan’ı terk etmek zorunda kalan ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nden (BOP) vazgeçmediğini, aksine daha da sistematik bir şekilde bu projeye odaklandığını belirtmiştik. Şimdi son yapılan saldırı ile beraber Türkiye’ye doğrudan bir mesaj verilmek isteniyor. Saldırının liderinin kim olduğu bilinmeyen, DEAŞ ile yakın olduğu iddia edilen ve bu zamana kadar irili-ufaklı 20’den fazla saldırının arkasında olduğu söylenen bir örgütün üstlenmiş olması da ilginç bir nokta olarak orta yerde duruyor. Özellikle Suriye’nin büyük, İdlib’in ise küçük Afganistan yapılmak istendiği bir acı gerçeklik ile karşı karşıyayız. ABD’nin Suriye politikasının sürdürülebilir ve aynı zamanda kontrol edilebilir bir kaos olduğunu geçen süre zarfında bir çok örneğin sonucunda gördük. Fırat’ın batısı mı, yoksa doğusu mu tartışmalarında geri adım atıyormuş gibi yaparak PYD/YPG’yi Fırat’ın doğusunda koruma altına alan ABD şimdi İdlib özelinde kalıcı kaosun planlarını yapıyor. Türkiye’nin son günlerde Afganistan özelinde tartıştığı göçmenler meselesinin ise en önemli boyutlarından birisi İdlib olmaya devam ediyor. İdlib’de 3 milyondan fazla insanın bıçak sırtı devam eden yaşam mücadelesi, küresel güçlerin çıkar hesaplarının ortasında sıkışıp kalmış durumda. Kim ne kazanır, ne kaybeder orası yoruma açık ama İdlib’de olası bir bilek güreşinde asıl sıkıntı yaşayan ülkenin Türkiye olacağından kimsenin bir şüphesi yok. Milyonlarca insanın Türkiye sınırına hareket etmesi, her açıdan tehdit ve tehlikeyi içeriyor ve bu durumu Türkiye’nin kaldırma imkân ve ihtimali artık yok.</div> <div>Diğer taraftan 14 Haziran’da gerçekleştirilen NATO Zirvesi ile birlikte Türkiye’nin hem Suriye’de, hem de Doğu Akdeniz’de kısmi olarak bir sessizliğe bürünmüş olmasının, ABD ile devam eden görüşmelerle bir ilgisi var mı bilmiyorum. Ancak son verdiğimiz 3 şehit -Allah korusun- yeni saldırıların habercisi olabilir. Terör örgütlerinin cirit attığı bir coğrafyaya dönüşen Suriye topraklarının istikrarsız yapısının hedefinde en başta Türkiye var. Avrupa ülkelerinin ABD’ye kıyasla Suriye meselesine biraz daha temkinli yaklaşmalarının arkasında da olası göçmen probleminin etkilerinden kendilerini kurtarma düşüncesi hâkim. Rusya ise bu zamana kadar hayal edemediği şekliyle, kendisine altın tepside sunulan imkânlar neticesinde Akdeniz’de daha da kalıcı olmanın hesaplarını yapıyor.</div> <div>Sonuç olarak Türkiye’nin İdlib’e özel bir ilgi göstermesi gerekiyor. Her türlü sonucu kendi içinde tartışmasında fayda var. Birileri İdlib’de düğmeye bastı ve bu durum Suriye’de farklı bir aşamaya geçildiğinin habercisidir. Türkiye, Suriye meselesinin bir al-ver konusu olmadığını, hayati bir sorun olduğunu iyi bilmelidir. Yoksa yarın çok geç olabilir.</div> <div>Mustafa KAYA</div>