Ömrünü dincilik, İslamcılık sevdasına kaptırmış ruhlar için tarihselci bakış büyük bir ruhsal boşluk doğurur. Büyük davaların adamı olan bu ruhlar, mütevazı bir düşüncenin öznesi olmaktan nasıl huzur bulsunlar? Adanmışlık ve misyon duygusunun dinlendirici ve güdüleyici etkisini, Hangi felsefe, hangi bilimsel veri sağlayabilir? Büyük davalar, büyük hedefler peşinde koşmak ile geçmiş ömürler, Zihinlerini bu davanın hikayesine, büyüsüne, coşkusuna bağımlı kılmış olabilirler. Sıradan ,eğitimli birine makul ve güzel gelen tarihselci bakış, İslamcı geçmişi olan bir birey için yıkıcı bir hesaplaşmanın arenasına dönüşebilir. Tarihselci bakışa gelen tepkilerin çoğu, düşünsel olarak sorunlu olmasından çok. Duygusal ve psikolojik olarak baş edilemez olmasından kaynaklanıyor olabilir. Tüm benliğini, varlığını, bilincini kuran, islam, din paradigması ile kurmuş ruhların, Tüm ruhsal birikimlerini, psikolojik servetlerini, duygusal dünyalarını ; Bir anda sorgulamalarını beklemek, makul olabilir mi? Büyük davaların, hedeflerin aslında ; çölde susuz kalmış zihinlerin serabı olduğunu farketmek demektir. Bilim ve felsefe ile bezenmiş zihinler; büyük ve çözülmemiş bir evrende olduğumuzu anlayacaktır. Bir çocuk kadar hakkında az bilgimiz olan evrende, bir çocuk ruhu ile yaşayarak belki huzuru bulabiliriz. Büyük davaların hipnozuna, coşkusuna bağımlı olmuş ruhlarımızı, Mutedil bir öznenin, meraklı, heyecanlı, acemi öğrenme duygusuna alıştırmak iyi bir yol olabilir. Büyük davaların peşinde koşmaya alışmış , yorgun ruhlarımızı, Küçük ama değerli bilgiler ve emeklerin , basit ve mütevazı dinginliğine kavuşturmak gerekiyor gibi. Kapasitesinden fazla misyon yüklenmiş ruhların, kaygılı, endişeli ve yetersiz bir benlik yaratma riskini görmemiz gerekiyor. Yunan Delfi tapınağının girişinde, uzun bir hayatın kısa bir özetini yazmışlar. “Kendini tanı” Ahmet BULUT