Bu yönlendirme tabelasını görünce Peygamberimiz'in bir hadis-i şerif-i aklıma geldi."Vakit çıkmadan namaza acele ediniz, ölüm gelmeden tövbeye acele ediniz." Dünya hayatı aslında çok kısa.Ama insan uzun zannediyor.Daha çok uzaklarda diye düşünüyor.Ölüm aklına pek gelmiyor. İnsanın bu unutkanlığını gidermek için dinimizce cenaze namazı Farz-ı kifaye, kabir ziyareti,hasta ziyareti önemli sünnetlerden sayılmıştır. Mezarlıklar,gündelik hayatın yakınında,bazen camilerin kıble tarafındaki hazirelerde yer almıştır. "Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır" ayeti ile "Lezzetleri yok eden ölümü sıkça anınız"hadis-i şerifi zihinlere adeta kazınmıştı. Öleceğiz ve yaptığımız her şeyin hesabını vereceğiz.Bu düsturu kalbine nakşetmiş bir Müslüman artık her bir davranışına olağanüstü dikkat eder ve gerek Allah'a karşı gerekse diğer insanlara karşı görevlerini mümkün mertebe yerine getirir. Ölümü hatırlatan önemli bir olguda şuydu. Eskiden yoğun bakım,morg (Fransızca bir kelime)gasilhane diye kavramlar yoktu.Hasta yatağında vefat eder, yıkanacağı su evinde ısıtılır,teneşir tahtası üzerinde yıkanır ve kefenlenir ve cenaze evden çıkardı.Bütün bu olup bitenleri ölünün yakınları ve komşuları bizatihi yaşarlardı.Cenaze namazı eve en yakın camide kılınır ve mahalle mezarlığına defnedilirdi.Taziye kabulleri evlerde gerçekleşirdi. Modern insanlar ölümden korkar oldular.Hasta hemen yoğunbakıma giriyor,eceli geldiyse morgda bekletiliyor,belediyenin gasilhanesinde yıkanıp,mezarlık camisinde kılınan namazın ardından asri mezarlığa defnediliyor. Bütün bu olup bitenleri çok az kişi izleyebiliyor. Taziye evleri çıktıktan sonra artık ölen kişinin evini bilmeye bile gerek kalmadı. Ölüm ve ahiret korkusu kalplerden silindikçe suç işleme ve kul hakkı ihlalleri hızla artıyor.Polis sayısı artıyor ama suçlu sayısı ondan daha fazla artıyor. İnsanımızın ruhuna ahlak ve maneviyat duygularını yerleştirmediğimiz sürece bu huzursuzluk ve keşmekeş uzun süre devam edecektir.