23.02.2021 Sevgili takipçilerim 1.Süleyman’a Kanuni sıfatının verilmesi! Osmanlı devrinin büyük padişahı Kanuni Sultan Süleyman’a “Kanuni” sıfatının verilmesine sebep olan kişi devrin büyük hukukçusu Ebussuud Efendi’dir. Bu açıdan nitelikli hukukçu yetiştirmek için başta akademisyenler, daha sonra hukukçular bizzat kendilerini geliştirerek büyük bir çaba sarf etmelidirler. Hâkimlerin seçimi ve kariyerlerine dair karar alan otorite, hükümetten ve idareden bağımsız olmalıdır. Ancak bu bağımsızlığın sağlanabilmesi için, yapılacak düzenlemelerin, bu otoritenin üyelerinin yargı tarafından seçilmesini ve çalışma usulüne dair kurallara yine kendisinin karar vermesinin güvenceye alınması yerinde olacaktır. Hâkimlik kuşkusuz toplumda saygı duyulan ve güvenilen bir meslektir! Hâkimlik ve savcılık kuşkusuz toplumda saygı duyulan ve güvenilen bir meslektir. Bu güven ve saygı hâkim ve (savcının) hukuku bilme ve uygulama vasfından kaynaklanmaktadır. Eğer bir hâkim ve (savcı) cahil ise, saygı duyulan şey kendisi değil, sadece cüppesidir. Zira o hâkim ve savcı cüppesinin duruşma salonundaki herkes tarafından, saygı duyulan ve sağduyulu vicdani kanaate göre karar vermekte tamamen özgür bir kimse tarafından giyilmesini istiyorsak, hâkimin ve (Savcının ) dosya üzerinde meselenin özü ile ilgili tam bir bilgi ve yetkinliğe sahibi olmasının sağlanması gerekir Hâkim ve savcıların adalet dağıtım süjesi! Peki, hayatında teoride ve pratikte hiç bir uyuşmazlığın ne aktif ve ne de pasif süjesi olmamış, hayat ve meslek tecrübesi çok sınırlı kişilerin uyuşmazlık çözmek için kamu buyurma gücünün kullanmak üzere istihdam edilmelerinin, evrensel hukuk kuralları ile işleyen bir yargı mekanizmasına sahip olmak isteyen bir devlet için rasyonel bir davranış biçimi olduğu söylenebilir mi? Bu kişilerin dağıtacağı adaletin, akla, vicdana, delillere uygun, kamu vicdanını yaralamayacak gerçek bir adalet olduğu iddia edilebilir mi? Hakim ve savcılar makamına kudret katmalıdır! Kişilerin temel hak ve hürriyetleri üzerinde söz sahibi olunan bu statüler, kişilerin kendi şahsiyetlerini bulmak ve kişiliklerini geliştirmek için ihdas edilmiş birer araç değildir. Bilakis, özellikle hâkim ve savcılık başta olmak üzere bu görevler “şahsiyetini bulmuş” ve “kişiliği oturmuş”, aynı zamanda evrensel ve çağdaş hukuki değerleri benimsemiş olarak hukukçuluk mesleği ile iştigal eden kişilerin icra etmesi gereken önemli bir görevdir. Sahip olduğu makamdan kudret alan değil, bu makama kudret katacak derecede kendini olgunlaştırmış (gerçekleştirmiş) kişiler, bu makamları ve görevleri işgal etmelidirler. Sevgilerimle Ekonomist & Yazar Turan KAYA