Kilis’te Kültür Dergâhı “Körler Çarşısı”

Metin MERCİMEK


Yıl 1831. Kilis’in göz hastalığı olan Trahomun başlangıç tarihi. O yıllarda, İbrahim Paşa Kilis’i ele geçirmiş ve askeri bir kışla yaptırmak üzere halkı seferber etmiştir. Yüzlerce insan karşılıksız çalıştırılmak kaydıyla toplatılmıştır. Bu arada İbrahim Paşa’nın askerleriyle birlikte Kilis’e yerleşimleri, Trahom hastalığını da beraberinde getirmelerine neden olmuştur. Bilindiği üzere Trahoma yakalanan insanların bir kısmı, Kilis’in Körler Çarşısı (Zembilciler Çarşısı) denen yerde hasır ipi örerek, diğerleri ise Kur’an ve mevlit ezberleyerek camii ve evlerde geçimlerini sağlamıştır. Körler Çarşısı’nda gönül gözleri kendilerine özgü bir ahenk yaratmış ve ilahiler eşitliğinde çalışmalarını (Hasır örmeyi) sürdürmüşlerdir. Bu doğuştan becerikli insanları Vakfımız Yönetim Kurulu Üyeleri olarak kutluyor ve Allah’tan rahmet diliyoruz."

 

Mehmet OTAY

İstanbul Kilis Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi

 

Bilindiği üzere iki türlü körlük vardır. Birincisi doğuştan gelen körlük, ikincisi ise sonradan ortaya çıkan körlüktür. Doğuştan olan körlük hayatı boyunca çevrelerini hiç görsel olarak algılamamış olan insanların körlük durumudur. 

İkinci körlük ise, sonradan ortaya çıkan görememe olayıdır. Bunun da birçok nedenleri vardır. Örneğin, Büyük Ozan Aşık Veysel, 7 yaşına kadar her şeyi görebiliyor, ancak geçirmiş olduğu çiçek hastalığı nedeniyle iki gözünü birden kaybetmiştir. 

İşte Kilis insanının gözlerinin kapanmasına yol açan bu hastalık, bir yandan el yeteneğinin gelişmesine, diğer yönden de gönül gözlerinin parlamasını sağlamıştır. Bu çerçevede bazıları kendini ilme vererek öğrenme isteğini yaşam boyu sürdürmüştür. Bunlardan biri 6 yaşında gözlerini kaybeden Şair Hafız Kâmil, medrese öğrenimiyle ve anlamlı şiirleriyle ilme adayanlardan biri olmuştur.

Nasıl ki, İstanbul’da Kapalı Çarşı ve Mısır çarşılarının kendine göre bir özelliği varsa, Kilis’in Körler Çarşısı’nın da ayrı bir özelliği vardır. Körler Çarşısı’nın yan yana ve karşılıklı dükkanların içinde çalışan gönül gözleri, kendilerine özgü bir ahenk yaratmış ve duygusal bir meşk unsuru oluşturmuşlardır. Aynı zamanda bu duygulu insanlar, birbirlerine güfteler sunarak ilahiler eşliğinde sevgi ve coşkularını herkese duyurmuşlardır.

Bu dergâh, bugün hala devam etmiş olsaydı, o coşkulu meşk meclisini dinlemeye gider ve onların çalışma yöntemlerini seyrederdik. Çünkü hasır iplerinin ustalıkla örülüşünü ve hiç bir zaman çözülemeyen düğümü ve ayrıca icra edilen ilahilerin makamını belki öğrenirdik. Sadece rahmetli hocamız Avni Keçik, Kilis’in son hasır ören gönül gözü “Kör Hasan”ı fotoğraflamış ve bizlere kadar ulaştırmıştır.

Bizler onları görür gözümüzle görüp de kıymetini bilemedik. Keşke onlar gibi, gönül gözümüzle izlemiş olsaydık, şimdi elimizde dünyada bir eşi bulunmayan Kilis’in Körler Çarşısı’nın “Kültür Dergâhı adı altında bir Kültür Belgesi olacaktı.