Günlükler: Suriye’nin İnşasında Sınır İlleri Öncelikli Olmalı

Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

 

Üsküdar Kemah Kafe’deki Pazartesi Sohbetinde neler mi konuştuk?

Bittabi en başta Suriye'deki kördüğümden çözülmekte olan durumu. Tarihi ve stratejik özelliği olan Halep, Hama, Humus ve nihayet Şam düştü, muhalifler galip geldi. Suriye halkı bayram ediyor. Başbakan atandı, yeni anayasa çalışmaları başladı, 2025 Mart sonuna kadar tamamlanması bekleniyor. HTŞ lideri Colani’yi dünya liderleri arayarak, işbirliği teklifleri öneriyorlar. Çünkü Suriye’nin yeniden inşa ve ihya edilmesinde çok “mama” var. Batı bunu da kendine yontuyor. Mülteci Suriyeliler ülkesine dönmeye başladı.Dilerim devam eder.

"Dostlarımın desteği ile savaşı kazanacağını" diyen Esat'ı İran ve Rusya, bu defa da yalnız bıraktı. Esat artık medyaya böyle açıklamalar değil de Moskova’dan talimat gelince Suriye’den nasıl kaçtığını, Lazkiye’deki Rus HavaüssüHmeymin’den ülkeyi nasıl terk ettiğini anlatıyor. Yanında da halkın parasını, dövizlerini, altınlarını götürmüş. Bir iddiaya göre Esat Moskova’da rehin tutuluyor. Esat geride bıraktıkları ise tek tek ortaya çıkıyor; un çuvalında 100 bin ceset, toplu mezarlar, cesetlerin yer altı hücrelerine kapatılıp işkenceyle öldürüldükten sonra pres makinasından geçirilen yüzbinler, cezaevlerinde hala ulaşılamayan tutuklular vs.

İran ve Rusya'ya zaten Lübnan ve Ukrayna sorunu yetiyor da artıyor bile. Rusya daha da ilginç, kendi gençleri savaşmaktan kaçarken orta Asya ülkelerindeki işsizliği paralı askerler için cazip şartlar getirerek ordusunda görev yaptırmaya çalışıyor. Gelişmeler hiç de Rusya’nın lehine görünmüyor. Moskova’nın göbeğinde Ukrayna’daki savaşta kimyasal kullanan KorgenaralIgorKirillov ve yardımcısı infaz edildi. Bölge karışıyor ve iğne üzerinde takip ediyor uluslararası toplum.

Ankara, Suriye'nin bütünlüğünden yana. Dolayısıyla Şam yönetimi de kendi halkı ve muhalefetiyle uzlaşmalı, her grup temsil edilmeli. ABD ise bölgenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarından ve İsrail'in jandarmalığından, bölgenin göç yolları üzerinde bulunmasından, BOP'dan da bir türlü vazgeçmiyor. Bölgenin kan revan içinde olmasını keyifle izledi ve izliyor. ABD bölgede İsrail'e katkı verecek bir Kürt yapılanmasına da devam ediyor. ABD’nin ve İsrail’in desteklediği Terör Örgütleri PKK/YPG işgal ettikleri bölgede, kördüğüm olmayı sürdürüyorlar.

Bu gelişmeler üzerine Kilis ve Gaziantep'teki Suriyelilerin mallarını satışa çıkardığı ve ülkesine dönmek istediğini ileri sürüyor gözlemciler. Mülteci geçişleri ise her gecen gün azalıyor ama durumu kesin olarak henüz vuzuha kavuşmamış görünüyor.

Bekleyip göreceğiz. Suriye ile alakalı değerlendirmeleri daha önce muhaliflerin ve sürgündeki hükümetin lideri Türkmen Abdurrahman Mustafa yapıyordu, artık sessizlik var. Bir de unutmamak gerek Suriye’nin inşa ve ihyasında sınır illeri öncelikli olmalı.

 

MERHUMU NASIL BİLİRDİNİZ?

Sohbetimizin yaş grubu; tecrübeli, görmüş geçirmiş bir nesil. Ruhları genç, ülke ve toplum meseleleriyle yanıp tutuşuyorlar. Ah bir barış ve istikrara kavuşsa bölgemiz.

Böyle olunca nostalji de yapılıyor tabi olarak. Peyami Safa'nın yol arkadaşı, aristokrat yazar-gazeteci Vecdi Bürün'ün cenazesi Erenköy Galip Efendi Camiinde kılınmış. Bu maruf insanın cenaze töreninde ise Gazeteci Mustafa Cerit ve Can Alpgüveç ile birkaç kişi hazır bulunmuş. O gün öyle de bugün nasıl peki?

Geçenlerde Rasim Cinisli döneminin önemli genç liderlerinden Necati Güneş de hakka yürüdü. Ancak cenazesinde bulunanların sayısı hiç de faza değilmiş. Acaba duyuru mu yapılamıyor, yoksa artık insanlar müteveffanın günümüzdeki unvan ve makamına mı bakıyor? Çünkü insanların bu hızlı iletişim çağında korana gibi mazereti de yok. Covit 19 günlerinde cenazelere sadece aileden bir iki kişi alınıyordu. O zaman dilimi çok geride bıraktık. Bir daha da gelmesin.

Bir dönemin gençlik liderleri arkadaşları göz altına alındığında hep birlikte emniyette görüşmeler yapar, üniversiteli gençlerin serbest bırakılmasını sağlarlardı. Bunun için de İstanbul'un ünlü polis şefleri Haydar Özkın, Muzaffer Çağlar vs gençlerle diyalog kurmaktan çekinmezlerdi. Biraz da özgürlüğün mü gereğiydi yoksa?

 

VERMEYİNCE MABUT

Hocalar ve hocaların hocalarında da çıta yüksekti. Abdülaziz Bekkine Zeyrek'te din adamıydı, kanaat önderiydi. Ama bir ordinaryüs kadar bilgi sahibiydi. Böyle arkadaşları da vardı. Ömer Nasuhi Bilmen gibi. Onun için daha sonra TBMM Başkanı olacak Ferruh Bozbeyli ve maruf fikir adamı, akademisyen, felsefeci, Fransa Sorbon Üniversitesi'nde Türk Bayrağını göndere çektiren Nurettin Topçu gibi talebeleri mevcuttu. Böyle bir döneme bu aydınlarımız damgasını vurdular. Bir de günümüz teologlarına bakarak varın siz kıyas edin.

Neden? Çünkü vermeyince mabut, neylesin mahmut? Osmanlı Tarihinin önemli ismi Sultan ikinci Mahmut, bir fakir aileyionore ederek yardım etmek istiyor. Gururları kırılsın arzu etmiyor. Bir hafta müddetle her gün bir sini börek gönderiyor ve böreğin altına da çil çil altınlar yerleştiriyor. Daha sonra ziyaretlerine gidiyor, durumlarını soruyor. Değişen bir şey yok. Meğer bu fakir aile gelen börekleri satarak geçimini temin etmeye çalışmış. Hiç kendileri yemediği gibi, böreğin altına bile bakmamışlar. Ağlar mısın, güler misin?

 

Her yaş grubunun en önemli sağlık sorunu tansiyon. Özellikle 60 yaş üzeri. Konu tansiyon olunca herkes görüşünü açıkladı. Tansiyon, 21 hastalığın habercisi imiş de çoğumuzun haberi yokmuş. O kadar önemli. Aynı şeker gibi. İhmale gelmiyor.

Cemaat ve tarikatların günümüzde ticaretin ve siyasetin içinde olması yine gündeme geldi. Hangi kanaat grubu böyle bir işe girerse parçalanması mukadder oluyor. Kadiriler 4'e, Rufailer de 4'e, Halvetiler 5'e, Nakşibendiler 10'a bölündüler. Nakşi grubun içindeki Nurcular 9 grup, İsmail Ağa 3, Menzil 3 grup oldu. En güncel örneği de FETO Terör Örgütü. Bakalım ders alınabilecek mi? Osmanlı Cihan devletinde yasaktı. Selçuklularda da öyle. Zaten bizatihi devlet başkanı veya hakan halkın kanaat önderi idi. Cemaatlere gerek de yoktu.

Toplantı sonrası Can Alpgüvenç ile birlikte Ahiret Tahsildarı Ağabeyimiz Reşat Şen'e ayakkabı için Üsküdar'da bir pasaja uğradık. Dükkan sahibi 49 senelik esnaf olduğunu, etrafındaki çoğu esnafın günümüzdeki hayat pahalılığı ve enflasyon yüzündün kepenk indirdiğini anlatınca üzülmemek elbetteki elimizde değildi.

İşadamı Muhammet Sungur, Bilişimci Hüsamettin Piras, Eğitimci Mehmet Cemal Öztürk, Felsefeci Recep Aslan, Gazeteci Atila Şahiner, Makina Mühendisi Adnan Babuna, Ahiret Tahsildarı Reşat Şen, Tarihçi Can Alpgüvenç, akademisyen Prof.Dr. Niyazi Eruslusohbetin olmazsa olmazlarıydı.

 

GENÇLER GÜMBÜR GÜMBÜR GELİYOR

Beyoğlu istiklal caddesinde bir marka olan Ötüken Yayınevinin çarşamba sohbetlerini yine iştirak ettim. Ötüken gerçek anlamda bir fikir, sanat ve edebiyat akademisi gibi çalışıyor. Finiküler ile Taksim'e çıkarken yanıma elinde kocamana yakın bir enstürumanı olan genç oturdu. "Bu nedir?" diye sordum. İsmini söyledi ama anlamadım. İlk defa duydum. O zaman "Kanun'un küçüğü" dedi. Durum böylece vuzuha kavuştu. Delikanlı Tahran Müzikoloji Fakültesinde eğitim almış, İranlı bir sanatçı. İstanbul'da yaşıyor ve çalışıyor. Diğer yanımda oturan genç bir kız, İranlı gence sordu "Hafız'ı tanıyor musun?" diye. Ben de ona döndüm "Sen de Sadi'yi tanıyor musun?" dedim. Üçümüz arasında bir edebiyat sohbeti başladı ki sormayın. Genç kıza sordum sonra "Sen bu kadar bilgiyi nereden ve nasıl öğrendin? Lise öğrencisi gibisin!" Genç kız cevap verdi "Ben Edebiyat öğretmeniyim. İstanbul Üniversitesi’ndenmezun oldum. Şiir yazıyorum. Eserim yayınlandı." Vallahi şaşırdım. Billahi şaşırdım. Bizim yaş grubu koşar adım gidiyor da hala fark edemiyorum galiba.

Taksim'e çıktık, İstiklal Caddesine doğru yürümeye başladık. "Nereye gidiyorsun?" diye sordum. "Ötüken Yayınevi'ne" demez mi? ""Ben de oraya gidiyorum" Birlikte Ötüken'e doğru yürümeye başladık. "Bir şiirini oku bakiyim" dedim. Ezberinde yokmuş, çantasından kitabını çıkardı ve okumaya başladı. Şair kumaşı olan bir sanatçı bu kızcağız. Üstelik birikimi de var. Şöyle diyor dizesinde;

"Düşmüyor, hangi şarkı dudaklarımdan/ Hafız'dan mı, Makber, Neva Gazel/ Bin yıllık bedenim ben, ezildim/ Bu ahengi kesik ses dağılır mı dediniz?/ Ebru, toplanmış bir addır yıkıntılardan"

Ötüken'in tarihi binasının asansörü artık alarm veriyor. Yine de bindik. Ötüken'e girince bütün odalar doluydu. Hele genç sanatçıların odası lebaleb, ayakta bile boş yer yoktu. Kız erkek karışıktı.

Adını öğrendiğim Ebru Özden'in Sonsuz Adla Çağrılış adlı kitabını imzalattım. "Şiiratı Seyhan Erözçelik İlk Kitap Şiir Ödülü" almış eser. Türk Edebiyatı Şiir dizisinden de yayınlamış. Kutladım, tebrik ettim.Sonra aksakallar odasına geçtim. Ötüken'in bütün odaları yaş ve kültür gruplarına göre dopdolu, boş yok. Şansa bırakılmamış.

Yarım asrı aşkın dostum Nurhan Alpay'ı da kutladım gençlere sahip çıktığı için. Devamında öyle güzel ve ufuk açıcı şeyler anlattı ki Nurhan Alpay; hayat pahalılığına, enflasyona, kültürün ve eğitimin dibe vurmasına rağmen gençler gümbür gümbür geliyor. Bunu Ötüken’de gördüm ve yaşadım. Moralim yükseldi.

Yaşlılar odasının çarşamba sohbetinde ise çay ve simit ikramı sürüyor. Mü'min Çevik, Halis Akaydın, Kazım Alpar, Prof.Dr. Niyazi Eruslu, Ahmet İyioldu, Kerküklü genç bilim adamı Dr. Nazım Terzioğlu muhabbetin doruğundaydı. İslamın Dirilişi, İslam Toplumunun Ekonomik Straktürü adlı Sezai Karakoç'un küçük boy kitabını ilk defa 1967'de yayınlayan Ötüken, bu eserlerin mahkemeye verilmesi, toplatılmasını da yaşadı. Sezai Karakoç'u aradık, anılarımızı tazeledik, böylesine örnek bir fikir adamının yokluğu yüreğimizi dağladı. Halis Akaydın doğuda toplumu geri bırakan alışkanlıklar ve örfler üzerinde durdu.

Ötüken gençlere teslim edilmiş, ilk kurucuları keyfini yaşıyor. Ne mutlu.

 

YOL ÜSTÜNDE BİR VAKIF 40 YAŞINDA

 

Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı yönetimi bir sabah kahvaltısında 40.yaş günü programı için Üsküdar Kemah Cafe’de toplandı.

Mehmet Rüyan Soydan'ın başkanlık ettiği toplantıya Mehmet Cemal Çiftçigüzeli, İbrahim Öztürkçü, Tahsin Yıldırım, Cumhurbaşkanlığı Kütüphanecilik Ödüllü Ramazan Minder, Ömer Hakan Özalp'ın yanı sıra iki konuk Yalova Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof.Dr. Niyazi Eruslu ve TÜYAP Kitap Fuarında eserini imzalamak üzere İstanbul'a gelen ve Yazgat'ta Kütüphaneci olan Selahattin Öztürk de katıldı.

Toplantıda Vakfın 40. Yaş etkinlikleri için program görüşüldü. Vakfın yurtiçi ve dışı tanıtımında yardımcı olmak üzere Türkçe ve Ingilizce kitapçığın Tahsin Yıldırım tarafından hazırlanması kararlaştırıldı.

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Kurulu'nca Türkiye'de ilk defa Kütüphanecilik Ödülünü kazanan yönetim kurulu üyesi Ramazan Minder için de özel bir etkinlik yapılması gündeme alındı. Bu ara Ömer Hakan Özalp'ın Tataristan Basınında Mehmet Akif Ersoy adlı çalışması da tamamlanarak yayına hazır hale getirildi. Bu arada Ötüken Yayınevi'nce neşredilerek ilk baskısı biten Dr. İbrahim Öztürkçü'nün "Ben Giderim Adı Kalır/Yeni Türk Edebiyatında İhtifaller" konulu akademik çalışmasının de yeni tab’ı için çalışma devam ediyor. Çünkü esere sahip olmak isteyen çok sayıda talipli olduğu ortaya çıktı.

Türkçeyi yaygınlaştırma programı çerçevesinde Suriye'nin El Bab Kentindeki Yunus Emre Vakfı Resim Atölyesi ressamları tarafından vakfımıza hediye edilen Mehmet Akif Ersoy'un yağlı boya çalışması da toplantıda tanıtıldı.

Bu arada Aralık Ayı Mehmet Akif Ersoy Haftası etkinliklerini görüşmek üzere Mehmet Rüyan Soydan ve Tahsin Yıldırım Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'ne konuk oluyorlar.

Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat VakfıSafahat'tan şiirleri 30 dile tercüme ettirdi, bir o kadar kitap yayınladı, drama ve belgesel filimler çekti, Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar ve Ortadoğu'daki 15 kadar üniversite ile ortak Mehmet Akif programı hayata geçirdi, Türk Süsleme Sanatları sergisi açtı, konserler verdi. Daha ne yapsın ki?