Günlükler: Müzikli Maarif, Topçu Ekolü, Öğretmenler Ve Kocav’da Osmanlı Hariciyesi

Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

 

Yaşadığımız ayda neler oldu biliyor musunuz? Bir musiki duayeni Mehmet Güntekin’in hazırlayıp sunduğu Atakan Akdaş ve Aybige Demir Okan’ın solist olarak iştirak ettiği; kanunda Enes Karaduman, kemanda Alper Asutay, viyolonselde Gökhan Sığırtmaç'ın görev aldığı Müzikli Maarif Takvimi yine ayakta alkışlandı. Hem melodi, hem müzik ve ders, hem değerlendirilen bir zaman…

İyi ki TURİNG var; insana, sanata ve kültüre yatırım yapıyor, ayrıca onun her üniversiteli ve ufuk sahibi donanımlı gençleri var.

Müzikli Maarif Takvimi her ayın önemli olayları, kişileri ve kuruluşlarını gündeme taşıyarak, örtüşen bir müzik parçası ile devam ediyor. Görseller seyircilere taşınarak yansıtılıyor.

Kasım ayında bir asır öncesi Selanik, Yunanlılar tarafından işgal edildi. Konserde Türk Selanik'inin camileri, sokakları, esnafı, sosyal hayatı, kıraathaneleri, mahfilleri ve ruhunu ifade eden resimler gösterildi. Mustafa Kemal Paşa 2. defa yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Soyismi Atatürk olarak tescillendi. Afife, Bedia Muvahhit dahil ilk defa üç Müslüman Türk Kızının eğitim gördüğü Osmanlı Darülbedayi-tiyatro, Selahattin Pınar'ın yetiştiği Darülelhan-musiki mektepleri öne çıktı. Din adamı Saadettin Kaynak'ın meşhur eseri programın ilk parçası oldu; “Gördüm seni bir gün, yeni açmış güle döndün", ikinci parça ise Selahattin Pınar -Afife Aşkının sonlanmasını yansıtan "Nereden sevdim o zalim kadını/ Sormayın söylemem asla adını!" Ancak her iki eser debu kadar güzel icra edilirdi.

"Ey vatan göz yaşların dinsin artık, yetiştik çünkü biz"e endeksli Mektebi Mülkiye-i Şahane'de Tanburi Cemil Bey, Tanburi Ali Mehmet Bey talebeler. Recaizade Mahmut Ekrem Bey'in şiirini Rahmi Bey besteliyor; “Gül hazin, bülbül perişan!”

Kasım ayında 4.Murat at üstünde Irak'a giriyor, Musul alınıyor, Bağdat kuşatılıyor.

"Sevgili sabah rüzgarıyla gelsin" isteniyor. Akdeniz'de Girit İngilizlerce işgal ediliyor. DSP kuruluyor. Bülent Ecevit hayata veda ediyor. Dışişleri Bakanı Turan Güneş "Ayşe Tatile Çıksın" diyor, Kıbrıs Adasında Türk ve Rum kesimlerinde iki şarkı dillerden düşmüyor; "Bekledim de gelmedin” ve “Bir gece ansızın gelebilirim". Terör örgütü EOKA duvarlara "Cesursan gel de al" diyor. 1974 Barış Harekâtında da bu gerçekleşiyor. Moskova'nın Kırım sevdası bir türlü tükenmek bilmiyor. Kayserili Ahmet Paşa Kırım'a karşı bir donanma hazırlıyor. Kırım'da müzik ve edebiyatla da meşgul olan Giray Han Ailesi yönetimde. Bütün bunlar bir Kırım Türküsünde yansıtıldı; "Şu gençlikte bir yar sevdim o da olmadı/ Gel gel aman göreyim seni"

Kasım ayında ilk radyo yayını ABD'de gerçekleşti. Sanatçılar VeciheDaryal, Ahmet Yatman, İsmail Baha Sürersan bu ayın sanatçıları. Ya dünyaya gelmiş, ya da terk etmiş. Bir ilahi seslendiriliyor programda; "Ben dost ile dost olmuşum."

Darülaceze'nin temeli atılıyor. Mustafa Nafiz Irmak Darülaceze'de yatarken tek ve ilk ziyaretçisi Ajda Pekkan. O zaman elbette "Kanaryam güzel kuşum/ Ben sana vurulmuşum" seslendirilir. Osman Kavuncu kısa boylu ve engelli bir aydın. Ancak Kayseri Belediye başkanlığı ve milletvekilliği yapmış biri. Tiyatrocu Şükran Güngör'ün müzikle ilgilendiğini bu programda öğrendik. "Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok" iki dostun eseri;Yassıada’da yargılanan milletvekili Faruk Nafiz Çamlıbel ve Prof.Dr. Alaeddin Yavaşça imzası var eserde.

Yazılı Resmi Gazetenin son sayısı yayınlandı ve sonra dijitale geçildi. Tarihçi Yılmaz Öztuna'nın takipçi ısrarıyla İstanbul Devlet Türk Müziği Korosu kuruldu. Son konseri de Galata Mevlevihanesinde gerçekleştirildi. Büyük ustalar Sezai Dede ve Dede Efendinin eserleri repertuvara alındı. Bakü yönetimi Birleşmiş Milletlere Kasım ayında dahil oldu.O zaman bir Azerbaycan melodisinin tam yeridir; "Araz üstte, buz üstte/kebap yanar köz üstte"

Okullarımızda Müzik Maarif Takvimi müzik derslerinin yerine dahil edilmelidir. Yoksa yeni nesle Türk Müziğini sevdirmede, söyletmede, icra etmede zorluklar çıkacak, çıkıyor. Müzikli Maarif Takvimi'nin bir yenisini merak ve heyecanla bekleyeceğiz.

NURETTİN TOPÇU EKOLÜ

Bir yayınevinin dünyaya açılarak marka oluşunun 41. Yıl dönümünü İstanbul’daki Tarihi Rami Kütüphanesi’nde kutladı; Erdem YayınGrubu.

İnsana yatırımı öne çıkarmış Erdem çalışanları 1983'den bu yana özellikle Erdem Çocuk-Erdem Genç demeyi ve yazmayı sürdürüyor; uluslararası yayıncılık ilkeleri içinde sosyal sorumluluk alıyorlar. Güzel Türkçe ve milli değerler 3000 kitabın olmazsa olmazı. Kültür yatırımı iz bırakıyor ve eserleri Çince dahil dünya dillerine tercüme ediliyor. Boyut kıymetlerimizle evrenselleşmiş. Kutlama öyle bir kış gününe rastlamıştı ki evinden kovulanın çıkmayacağı bir yağışlı, karlı, soğuk günde gerçekleşti ve buna rağmen salon doldu, taştı, ikram yarışı bitmedi.

Nurettin Topçu Ekolünün devamı Dergah Yayıncılık, Hareket Dergisi ve Derya Dağıtımın duayeni Ebubekir Erdem'in himmet ve gayretleriyle kabına sığmayan Erdem Yayıncılık kitapların iyileştirici ve güzelleştirici gücüne inanan yeni nesil evlatlarıyla yoluna devam ediyor.

Kutlamada klasik konuşma pek azdı. Alın teri göz nuru döken Erdemliler hatırlatıldı, belgeler verildi, plaketlendirildi, şükranlar sunuldu. Bizim kesimde böyle latif tavır çok azdır, tek keserle yongayı kendilerine yontarlar çoğu kimse. Bu defa öyle olmadı. Erdemli hareketinin yeni lokomotif Yunus Erdem, Zeynep Gülsün Sağlar, Ayşe Ataş, Çiğdem Tavkul, Münir Üstün, Mustafa Erdem, Melike Günyüz ve diğer emekçiler onurlandırıldı, gururlandırıldı, vefa gösterildi. Mikrofondan duygularını aktarma imkanı verildi. Bunun için başarıların ardı arkası kesilmiyor.

Örnek vermemek gerekirse Üsküdar Uncular Caddesindeki Sedir Cafe cazibeli bir mahvil olmuş. Gençler Sedire uğramaz, çayını içip, kitapları karıştırmaz, arkadaşlarıyla birlikte olmazsa bir eksiklik hissediyor.

Kutlamada Ötüken Yayınevi'nin ve Basın Yayın Meslek Birliğiyle Afyonkarahisar Valisi Turan Yiğitbaş'ın çiçekleri vardı. Üç de hanım milletvekili; Ayşe Böhürler, Doç.Dr. Fatma Odabaşı ve Büşra Peker konukları sıkmayan selamlama konuşmaları yaptılar. Ancak video gösterisindeki görsel zenginlik ve dolu tespitler yeterli değildi. Daha izlenebilir hale getirilebilirdi.

Peki idealizmin neşvünema bulduğu eski Cağaloğlu ekolü bu etkinliğin farkında değil mi idi ki kendileri gibi çiçek ve gülleri de göndermeyi unutmuşlardı? Diliyorum Erdemli hareket ve yayının sayısı daha fazla olsun, evrensel boyutta yansısın, insana yatırım sürsün. Kıymetli Erdem Hareketi daha nice yıllar ve eserler diliyorum.

ÖĞRETMENLERİMİZ

ilk mektepte MünireAktüre, Abdurrahman Celkan, Ahmet Günal, Kemal Devrimci başta olmak üzere, ortaokul ve lisede Ragıp Sarıca, Reşit Koltuk, Sabri Özer (Çitlenbik), Nezihe Hanım (Fosforlu), Aydın Şen, Erdem Paze, Faruk Bor, Hüsnü Arıcı, Süleyman Argüder, Mehmet MünipMünipoğlu, Seyfettin Başçılar, Handan-Hüseyin Akdemir, Mahmut Kasap, Mahmut Topalfakı Toprak, Taha Beşe, Turgut Sağım, İhsan Aşıkalioğulları, Bekir Sıtkı Erdoğan, İhsan Irk, Nedim Otyam'a Allahtan rahmet, Sevgi Esin Kasap, Nezir Şener, Yılmaz Çobanoğlu ve İsmet Serçe öğretmenlerime sağlık, afiyet ve hayırlı uzun ömür dilerim.

Bütün öğretmenlerimiz insana yatırımın eli öpülesi ilk anıtlarıdır.

KOCAV’DA OSMANLI HARİCİYESİ

Kısa adı KOCAV olan Kültür Ocağı Vakfı insana ve özellikle üniversite gençliğine yatırım yapan bir sivil toplum kuruluşudur. KOCAV üstelik İstanbul’un Süleymaniye gibi SİT alanı içinde çok önemli tarihi bir semtinde hizmet vermektedir. Tarihi binaları yenileyerek devreye sokuyor, Dersaadete sahip çıkıyorlar. KOCAV'ın sağı-solu ufuk sahibi genç üniversiteliler, altı üstü üretken, paylaşan ilim adamı, akademisyen, yazar ve aydınlarla kuşatılmıştır. Yarınki Türkiye ve Türk Dünyasının, Yarınki coğrafyamızın ve bölgemizin ruh mimarlarını yetiştiriyorlar.

Mimar Mehmet Tuna Somay ile birlikte katıldığım Divan Sohpetleri'nde 4 eserin yazarı Doç.Dr. Aydın Çakmak Osmanlı'da Türk Hariciyesini anlattı. Doç.Dr. Çakmak'a göre; kuramsal çerçevede uygulama önemli. Osmanlı'da uluslararası ilişkilerde daha fazla şeyler de var. Hariciye 17. YY ilk önce Fransa'da, sonra İngiltere'de ortaya çıkıyor. Osmanlı'da Fatih Kanunnamesi devrede olduğu için buna ihtiyaç hissetmiyor. Çünkü Reis'ülKüttap kurumu var. Dış politika işini gayet güzel yapıyor. Karlofça Anlaşması bunun bariz örneği. Osmanlı bu anlaşmayla istediğini alabiliyor. Dışişleri gibi bir kuruma ihtiyaç hissetmiyor!.

Modernleşmenin başlangıcı sayılan Sultan İkinci Mahmut bu ihtiyacı hissediyor, önce Londra'ya büyük elçi tayin ediliyor. Batı ile diplomatik ilişkiler artıyor. Avrupa'ya eğitim için giden ve yabancı dil bilen öğrenciler devreye sokuluyor. Günün ihtiyacına göre dışilişkilerde birimler açılıyor. Kırım Savaşı öncesi dışişleri birimi oluşturuluyor. Şehberdenlik önemli görevler gerçekleştiriyor.

2.Abdülhamit döneminde de dış ilişkiler ivme kazanıyor. Hem Yıldız'da ve hem de Babıali'de şifreler konuyor. Osmanlı'da olgunluk dönemi denebilecek bir zaman yaşanıyor. Yeni birimler de birbiri ardından açılıyor. Öyleki dış ilişkilerde giyim-kuşam ve oturup kalkmasına kadar öğreten çok birim devreye giriyor. Osmanlı yıkılışında bile bunlar devreden çıkmıyor. Osmanlı Hariciye anlayışı yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde de devam ediyor. Osmanlı güçlü olduğu dönemde diplomasiye ihtiyacı yoktu, ancak daha sonra bu zaruret kendini hissettirdi. Fakat başarılı olunamadı. Çünkü askeriyede, ekonomide, sanatta, kültürde yani tümünde güçlü olmak bir avantajdı. Bunun için önce Ahmet Hikmet Müftüoğli, Ziya Paşa ve Abdülhakhamit Tarhan gibi sanatçı, edip, aristokratlar dışişlerinde görev yaptı. Zaruret fazla olunca Yahudi, Ermeni, Rum, Bulgar Osmanlı vatandaşları devreye sokuldu, yetmedi mesela Belçika'da vatandaş olmayan biri diplomat devreye girdi, Osmanlıyı temsil etti.

Harice için mektep ihtiyacı olduğu görüldü. Usta-çırak ilişkilerinden sonra Mekteb-i Sultani, Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-i Hukuk'tan öğrenciler devreye sokuldu. Azınlıkların yabancı dil bilmesi avantajı kullanıldı. Hariciyede en son 28 gayrimüslim Osmanlı vatandaşı görev aldı; 34 nazırdan da 4'ü gayrimüslim idi. Ali Paşa ve Tevfik Paşalar hariciyede uzun ömürlü oldular. Ancak Osmanlı Hariciyesi son yıllarında atılım yapamamış, sadece savunmada kalmıştır. Viyana Konferansında bu sorun su yüzüne çıkmıştır. Hariciye güç dengesiyle ilişkilidir. Daha sonra da hariciyeye imam kadroları çıkarılarak atamalar yapılıyor. Yenilikçilerin her zaman kamuda ağır bastığı görülüyor. Kuvvetli iseniz diplomatik ilişkileriniz de güçleniyor.

Toplantıyı Prof. Dr. Fatih M. Sancaktar yönetti. Prof. Dr. Ramazan Erhan Güllü, Dr. Saim Çağrı Kocakaptan ve İbrahim Biz ile birlikte izledik. Sorular sordu konuklar, cevaplar aldılar. Sorgulama olmazsa olmaz bir gelişme toplantılarda. Soru yoksa o toplantı, toplantı sayılmaz. Üniversitelilerin sayısı hep öndeydi, 4/3 gibi bir oranı aştı. Simit, kaşar ve çayı ikramı geleneksel oldu artık. Ama KOCAV balkonundan Süleymaniye'yi izlemek müthiş bir duygu, Yahya Kemal'e hemen hak veriyorsunuz.