<div><strong>Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ</strong></div> <div> </div> <div>Ümraniye Kitap Fuarı- Panayırını ziyaret ettim yazarlara ve yayınevlerine halhatır sormak, kitap okurlarını tanımak için. Ancak Ötüken Akademi bir başka; fikir alışverişinde bulunmak, gelişmeleri yorumlamak, analizini yapmakta usta aydınlarımızla bir araya gelmek, yayınevine gelen giden genç edip ve münevverlerimizi görmek apayrı bir duygu.</div> <div>Neden mi? Anlatayım; Yerel yönetimlerimizin gerçekleştirdiği kitap fuarı bir panayıra benziyor. Neredeyse bir çığırtkan çıkıp kendi yayınladığını övmek için "Bu kitaptan bir tane almak her derde devadır, iki tanesi her derdin dermanıdır, çoğu kapıları açar" diyecek!. Çünkü bu yaklaşım var ya mercedesle gelip, alayişle arabasından inerek, içeri giren, göğsünde vav yazılı ceketini herkese göstermeye çalışan, yakasız gömleği ile dikkat çeken taze sakallı bazı genç efendilerin alıntıyla yazılmış ve yayınlanmış kitapları için uzun kuyruklar oluşuyor.</div> <div>Ziyaret gününde muhafazakar kızların en çok iki banka İş ve Yapı Kredi standında daha fazla yığıldıklarını gördüm. Sokrat'ı soruyorlardı. İyi de ediyorlar sorgulamak için.</div> <div>Kitap Fuarı deyince dünya çapındaki örneği Tahran, Frankfurt ve Kahire Kitap Fuarlarıdır. Türkiye'de de TÜYAP. Yerel yöneticilerimiz önce buraları iyi bir etüd edip yazara ve eserine verilen önemin farkına varmalılar, sonra kolları sıvamalılar.</div> <div>Gönül arzu ederdi ki bir devlet adamlarımız buraya gelsin, onca kitap alsın, yayıncılarla pazarlık yapsın, kucağı dolu dolu kitapla arabasına gitsin. Bunu Obama Amerikan Başkanı iken yaptı. Televizyonlar da kitap pazarlığını öyle bir anlattılar ki, izleyici orada bulunmayı arzu etti adeta. Bizde nasıl oluyor, yerel yöneticiler stantları gezerek "hayırlı olsun" temennisinde bulunuyor, sonra da çekip gidiyorlar. Vekiller ise hemen girişte fuarın isminin yazıldığı yerde sadece resim çektiriyor, sosyal medyaya ulaştırmaya çalışıyorlar. Gören de “ne kadar kitap meraklısı bir vekilim var” diye düşünecek zannıyla.</div> <div>Oysa yayıncılık, kitap sektörü, kültürümüz çok ciddi sıkıntıda. Elazığ yerel yönetimi kitap fuarı için 2 milyon bütçe yarmış, her talebeye ise 75 TL düşmüş. Oysa farkında değiller artık bu paraya kitap falan yok, dergiler bile en az 100 TL oldu.</div> <div>Fuara konferansa çağrılanlar da bir başka konu. Hep aynı yüz, aynı mesaj ve aynı resimler. Adeta bunlar birbirine öyle bir kenetlenmiş ki ayrılmaları mümkün değil, yahut aralarına bir yabancı istemiyorlar.</div> <div>Emperyalist Kimliği kitabının hazırlıklarını tamamlamaya çalışan, analitik düşüncenin öndeki ismi Mülkiyeli Bayram Karaçor anlattı; Sohbet için çağrılanların telif ücreti 100 Binden başlıyor, 400 Bine kadar çıkıyormuş. Mesela İlber Hoca'nınki 500 Bin TL imiş. "Seni çağırsa kaç kişi gelir?" demişler Bayram Karaçor'a. O da "10 kişi, sorgulayan 10 kişi gelir" demiş. Cevap ilginç "Olmaz biz salonun dolmasını istiyoruz. Konuşmacılarımız salonu dolduruyor." Oysa bazıları konuşmasını yaptıktan sonra hemen çıkıp gidiyormuş, fuar çadırına girip yayınevleriyle sohbet bile edenlerin sayısı azmış.</div> <div>Maalesef son çeyrek asırda siyasi iradeyi oluşturanlar uluslararası bir kitap fuarı yapmayı programlarına almadılar, alamadılar. Sorduğumda "arsa fiyatları İstanbul'da çok yüksek" imiş. Tabii site ve villaları bunun için, tercih ediliyor!"</div> <div>İyi ki TÜYAP var. Bir zamanlar da CNR vardı. Hükümetler kitabı ve kitapçılığı bir sektör olarak bir türlü kabullenemiyor gibi.</div> <div>Ötüken Akademi'de içimiz açıldı. Duayen yayıncı ve dağıtımcı Ebubekir Erdem Ötüken'de hatırlattı; bir dönem bir rapor hazırlamışlar ve yetkililere ulaştırmışlar. Buna göre İstanbul'da bir kitapçılar çarşısı, içinde yayıncısı, dağıtımcısı, müzesi, ressamı, grafikeri, okulu, matbaası ve kağıtçısı vs olan bir külliye. Dünyadan da örnekler sıralamışlar. Cağaloğlu ve İstanbul Havaalanı bölgesinde projelendirilmiş bile. Ama kimse bakmamış, alaka göstermemişler!.</div> <div>Ancak ayakta kalan yayıncılar birlik kurarak dünyaya açılıyorlar. Türk yazarlarının eserleri dünya dillerine tercüme ediliyor. Öyleki çocuk kitaplarında iddialı hale gelmiş Türk Yayıncıları. Artısı da şöyle; uluslararası fuarlara davet ediliyor ve Türk Yayıncılar dünyaya telif de satabiliyorlar. Bunun her geçen gün sayısı da artıyor. Kayıhan Yayınları'ndan Adem Kuşkulu hem Almanya'dan ve hem de Azerbaycan'daki fuarlardan hep mutlu dönüyor. Ne güzel!</div> <div>Enflasyon, hayat pahalılığı, zamlar kültür hayatımızı çokça etkiliyor ama, gönüllü bu işe yüreğini koymuş kişi ve kuruluşlarımız yok değil. Nurhan Alpay Ötüken'de Avukat Şerefattin Yılmaz'ın Başkanı olduğu Türk Kültürüne Hizmet Vakfı'nın yayınladığı itibar baskılı ve prestij eseri olan Türkiye Mimarlık Ansiklopedisi'nin bir tanesini gösterdi, alkışlanacak bir çalışma, fedakarca bir yayın olmuş. Ansiklopedi bütün dünyadaki Türk mimari eserlerini kapsayacak biçimde hazırlanıyor ve 40 cilt olacakmış; sevindim.</div> <div> </div> <div>AŞIRI MÜTEVAZİ DÜNYA SANATÇISI MUHSİN DEMİRONAT</div> <div>Muhsin Demironat’ı tanır mısınız? Tezhip sanatını unutulmaktan kurtaran, öyle ki kaybolmaya başlayan bir sanatı yeniden gündeme getirmek için savaşmış, mütevazi bir aydın sanatçı! Keşke “bu kadar tevazu sahibi olmasaydı” diyorum. Ben de yeni tanıdım merhum sanatçımızı.</div> <div>Bir dönem(1969) ihtiyaca binaen, kamudan beslenmeyen, ihale ve haksız teşvik almayan, fedakar müteşebbislerimizin kurduğu Türkiye Milli Kültür Vakfı'nın Aralık 2024'ün ilk programını, vefatının 40 yılında Müzehhip Muhsin Demironat'a(1907-1983)ayırdı. Konuşmacı da bir başka ustamız Prof.Dr. F.Çiçek Derman.</div> <div>Eyüp'teki TMKV merkezi, eski tarihi konakları restore ederek mini bir kampüs haline getirmiş, içine de çok amaçlı bir konferans salonu, Türk Süsleme Sanatları Müzesi, dinlenme alanları ve vakıf çalışma odaları yerleştirilmiş. Restore eden Mimarı da arkadaşımız Mehmet Tuna Somay. Keşke turizm şirketlerinin tur programlarına dahil edilse bu müze. Gözleriniz kamaşarak, içiniz kısır kıpır duygulanarak, hatta gurur duyarak izliyorsunuz, geziyorsunuz bu müzeyi.</div> <div>Prof.Dr. Çiçek Derman'a göre; sanat geçmişi çok sağlam, şöhret peşinde koşmamış, parapul gibi hususları aklına getirmemiş, iğneyle kuyu kazmış, ama kadri kıymeti bilinmemiş Sanatçı Muhsin Demironat ile alakalı çalışma itibar baskılı, büyük boy bir kitap olarak Kubbealtı Vakfınca yayınlanmış. Kitap sanatının da nefis bir örneği sunulmuş okuyuculara.</div> <div>Muhsin Demironat kimdi? Sanatında erişmezlik mertebesine yükselen, çileli bir sanatçı. Ancak aşırı mütevazi. Çocukluğunda bile Osmanlının çözülmesini yaşamış, babası savaşa gidince yetim kalmış, geçinmek için kibrit ve limon satan bir çocuk olarak hayatını sürdürmüş ve topluma "merhaba" demiş.</div> <div>Prof.Çiçek Derman anlattı, dinleyenler ve not tutanlar sadece ben değildim, 3 aksakalın dışında bütün salon üniversite talebesi pırıl pırıl gençler. Aman Allah’ım yeni bir torunum olmuş gibi sevinçliyim.</div> <div> </div> <div>Türkocağı ve KOCAV'den sonra insana, hususan gençlere yatırım yapan, ufuk gösteren, çağdaşlarını ve medeniyetihatırlatan bir sivil toplum kuruluşumuz TMKV.</div> <div>Prof Çiçek Derman'a göre; bir sanatçının ahlakı, eserlerine de yansıyor. Bu da öyle olmuş. Sanatını üzerinde, yüreğinde, ufkunda taşımış ve tablolara, desenlere, çinilere, seramiklere dökmüş. Sanat aynı zamanda "insan olmak" demektir. "İnsana yatırım yapmak" demektir. Teferruatlı tezhip ve desen çalışmaları yanında minyatür ve tezhip sanatını çinilere, seramiklere taşımış bir sanatçı Muhsin Demironat. Türk Süsleme Sanatlarını unutturmamış, imkansızlıklara rağmen sürdürmüş bir aydın.</div> <div>Sanatseverler bu eserleri "Muhsin Demironat'ın fırçasından çıkmış" olduğunu özelliğine ve güzelliğine bakarak hemen tanıyorlar. 25 merkez ve 9 koleksiyonda sanatçının eserleri var.</div> <div>TMKV Müdürü Mehmet Selim Akiş'e teşekkürler böyle bir etkinlik ve tanıtım için. Sonra gençleri kitapla, usta sanatçılarla, kıymetli hocalarla, bilim adamlarıyla tanıştırdığı ve buluşturduğu için.</div> <div>Hele üniversiteli gençlerimizin sorular sorarak öğrenmeye çalışması daha bir başka güzellik ve ufuktu. Sadakat gösteren, yarının ihale takipçisi değil, münevveri, öğrenmeye mütemayil ve sorgulamayı seven, dünyaya mesajı olabilen müthiş bir taze gençlik geliyor. Hem de gümbür gümbür. Sevindim çok sevindim.</div> <div> </div> <div> </div>