İnsan aklını teslim ederek, cemaat, örgüt ve tarikatlara neden bağlanır? İnsan sosyal olarak daha fazla ve güçlü olmanın avantajlı olduğunu anlamış bir varlık. Birey olarak kalmak ancak ekonomik ve psikolojik olarak güçlü ruhların başarabildiği bir durum. Aile, arkadaş çevresi, cemaat, gurup, tarikat insana, hayal bile edemediği bir güçlülük ve güven hissi veriyor gibi görünüyor. Bu güçlü ve güvenli hissetmenin bedeli de, akıl ve vicdanını ,zamanla susturmak ve kendini büyük gurubun seline bırakmak olacaktır. Bir başka önemli faktör, dinsel metinlerin mutlak ve sorgulama olmaksızın, beklediği inanç faktörü gibi görünüyor. Aklı ve sorgulamayı bırakıp, küçük yaştan itibaren inanmanın erdemine inandırılmış bir birey, dini görünümlü olsun olmasın, aklı ve sorgulamayı imkansız kılan cemaat, örgüt, tarikatlara kapılma ihtimali artmış bir bireye dönüşmüş görünüyor. Kant ahlakı bize bir bireyin başkalarının amacı için nesneye dönüşmesini büyük ahlaksızlık olarak tanımlar. Çocuklarımızı, cemaat, örgüt, tarikat gibi büyük ve amaçları olan guruplarda ,nesne haline getirmemek için, yapabileceklerimiz. Sorgulamaya ve eleştiriye açık bir manevi eğitim vermek. Diğer guruplara, cemaat-tarikatlara ihtiyaç duymayacak kadar aile ve arkadaş çevresinde huzur bulmuş bir güven ve güçlülük hissi vermek gibi görünüyor. *********** Sevgide Saklı Acı İnsan olmanın en çelişkili durumlarından biri; Birine bağlanarak kazandığımız mutluluk ve güven duygusunun güç oranı ile Aynı kişiyi kaybettiğimizde yaşayacağımız acı ve kayıp hissinin güç oranının artmasıdır. Tüm kayıplardaki acı ve boşluk, bağlanarak oluşan mutluluk ve güven duygusunun kaybı sonucu oluşuyor. O halde acıdan kaçmak için , sevmek , bağlanmak ve dostluktan kaçmak mı gerekiyor. Kaybetmenin acısından daha büyük olan acı .. Hiç sevmemiş , bağlanmamış ve dost edinmemiş bir ruhun içerisinde taşıdığı, Eksiklik duygusu olabilir. Cümle eksikleri tamam kılan sevginin diyeti, yokluğunda duyulan acıdır.