Bir ömür biriktirdiğin anıların, duygusal ve maddi sermayenin , Ölüm ile yok olmasından daha acı bir gerçek yok insan için. Dünyada hiçbir şartta eğilmeyecek başları, bükülmeyecek bilekleri, Mescitlerin, kiliselerin, havraların, tapınakların, Kapılarında ve mihraplarında , iki büklüm eğdiren, Kaybolmuş bir çocuk çaresizliğine iten, bir anlamda bu büyük korkuya bir teselli arayışımız. Hangi din, inanç, felsefe olur ise olsun. İnsana bir şeyler söylüyor ise, ölüm acısına, Ölüm ile anlamsızlaşan hayata dair bir teselli sunmak zorunda kalıyor. Ölüme teselli üreten din, başka konularda ne kadar garip şeyler söylese kabul görüyor. Ölüme anlam üretemeyen , diğer her şeyi mantıklı izah eden olgular yok sayılıyor. Acı ne kadar büyük ise, tesellisi o kadar değerli.. İnsanları günümüzde dinlerine bağlayan en güçlü etken, ölümlü olmanın tedirginliği. Üzücü olan ise ; tüm insan kardeşlerinin teselli ararken iken sığındıklarını, sadece kendi sığındığını hak görerek, hor ve hakir görmek. Bir empati kuracak isek. Hepimizin ortak kaygısından, kaybolmuşluk duygusundan kurmalıyız. Tüm insanlık olarak aynı acıların hamalıyız. Dertlerimiz, sıkıntılarımız ortak. Korkularımız, acılarımız ortak. Kaygılarımızı yok edemeyiz. Belki birbirimizi anlayarak, severek teselli edebiliriz. Bir de teselli araçlarımızı, düşmanlık silahına çevirmeden yaşamayı başarabiliriz. Ahmet BULUT