<div>Ekonomik Krizlerde Müslüman Bürokratların ve Yöneticilerin Örnek Tavrı</div> <div>Halkın yemediği yemeği bana da getirmeyin!</div> <div>Bir defasında Medine ve civarında bir kıtlık (ekonomik kriz) yaşanmıştı. Kıtlığın olduğu bu yıla, “Kıtlık senesi” adı verilmişti. Hz. Ömer (R.A.) bu esnada, durumlar düzelmedikçe yağ, süt ve et yemeyeceğine yemin etmişti. Hz. Ömer’in (R.A.) hizmetinde bulunan birisi Ukkaz çarşısından onun için kırk dirhem yağ ve süt alıp getirmişti. Bunları alıp Hz. Ömer’in (R.A.) yanına gelip de, “Allah seni hayır üzere yaşatsın, sana ecrini bol bol versin, Ukkaz çarsına gitmiştim. Oradan taze süt ve Akka yağı satın aldım” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (R.A.), “Onları pahalı bir fiyata satın almışsın, her ikisini de götür tasadduk et, onları israf olur korsuyla yiyemeyeceğim, halkın başına gelen benim başıma gelmedikçe benim halim nice olur” dedi. Onun bu kriz zamanlarındaki durumu insanların içinde bulunduğu durumdan farklı değildi. Hatta yağlı şeyler yemediğinden karnı guruldardı. Bir seferinde kendisine güzel ve yağlı yemekler getirilmişti. Halkın bunlardan yiyemediğini öğrenince getirilen yemeği geri gönderip halk ne yiyorsa bana da ondan getirin dedi. Hizmetçi yemeği geri götürürken karnı guruldamaya başladı. Elini karnının üstüne koyup tebessüm ederek, “İstediğin kadar gurulda, insanlar yağ yemedikçe sen de yemeyeceksin” dedi.</div> <div>“Bir toplum çalışanlarına böyle davranırsa Allah yapacağını yapar”: Hz. Ömer (R.A.) hac için yolculuğa çıkmıştı. Misafir olduğu yerde Safvan b. Ümeyye ona yemek yaptı. Dört adam içinde yemek bulunan kocaman bir tepsiyi alıp getirdi. Onu orada bulunan insanların önüne koydular. Hizmetçiler yemeği koyduktan sonra çıkmak için dışarı yöneldiklerinden Hz. Ömer (R.A.), “Bunlar yemeyecekler mi?” diye sordu. Orada bulunan Süfyan b. Abdullah, “Hayır, ama onlara yemek ayırdık. Dışarıda yerler” dedi. Ömer (R.A.) bu sözlere çok kızdı ve “Bir toplum çalışanlarına/hizmetlilerine böyle davranırsa Allah yapacağını yapar” dedi. Sonra hizmetlilere, “Siz de oturun yiyin” emrini verdi. Onlar da oturup beraber yediler.</div> <div>Halkım ne yiyorsa bana da ondan getirin!</div> <div>Bir defasında bir deve kesilmiş ve Hz. Ömer’e etin iyi kısmından yemek yapmışlardı. Önüne yemeği koyduklarında onun nereden geldiğini sordu. Oradakiler, “Ey Mü’minlerin Emiri, bugün kestiğimiz devenin etinin en güzel yeridir” dediler. Bunun üzerine Ömer (R.A.), “Bravo size! İnsanlar onun değersiz yerlerini yerlerken, benim bu devenin etinin iyi kısmından yemem ne de kötü olur! Bu sofrayı kaldırın, başka yemek getirin!” karşılığını verdi. Ona ekmek ve yağ getirdiler. O da ekmeği ufaltıp üzerine yağ döküp yedi.</div> <div>Müslümanların ulaşamadığı şeyleri bana da ulaştırmayın!</div> <div>Hz. Ömer (R.A.), Utbe b. Ferkad’ı bir iş için Azerbaycan’a görevlendirmişti. Ferkad oraya ulaştığında önüne ikram olarak özel bir meyve tatlısı konmuştu. Yediğinde hoşuna gitti. Bunun üzerine, “Bundan iki sepet yapsanız da Mü’minlerin Emirine göndersek, O da tatlıyı çok sever” dedi. İki sepet hazırlandı ve deveye yüklenip Medine’ye gönderildi. Hz. Ömer (R.A.) devenin üzerindeki yükü görünce ne olduğunu sordu. Meyve tatlısı olduğunu söylediler. Tattığında hoşuna gitti. Sonra, “Müslümanlar da bundan doyuncaya kadar yiyebiliyorlar mı?” diye sordu. Hayır cevabını alınca, “Müslümanların ulaşamadığı bu iki sepeti de geri göndereceğim” dedi. Utbe’ye şu mektubu yazdı, “Bu gönderdiğin ne annenin ne de babanın el emeğidir. Bu gönderdiğini oradaki Müslümanlara doyuncaya kadar yedir!” dedi.</div> <div>Müslüman bürokratların ve yöneticilerin halklarına örnek olacak tavırlarına dair daha geniş bilgileri Ali Muhammed Sallabi’nin, Hz. Ömer (R.A.) kitabında bulabilirsiniz.Abdülaziz KIRANŞAL</div>