Depremde oluşan zararlarda devletin sorumluluğu nedir?

Depremde oluşan zararlarda devletin sorumluluğu nedir?

Deprem nedeniyle idarenin sorumlu tutulup tutulamayacağı ve deprem nedeniyle meydana gelen zarar nedeniyle idareye (belediye, valilik, bakanlık) dava açılıp açılamayacağı idarenin kusurlu ve kusursuz sorumluluk halleri göz önüne alınarak belirlenmektedir. Bu hususta Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Bina Deprem Yönetmeliği 18 Mart 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış olup 1 Ocak 2019 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Söz konusu bu kararın ekinde Türkiye deprem tehlike haritası fiziki harita biçiminde yayımlanmış olup, haritada fay hatları da koyu renklerle gösterilmiştir. Söz konusu harita doğrultusunda hangi bölgelerde deprem olacağı öngörülebilmektedir. Yani, deprem kuşağında yer alan bir bölgede olası bir deprem afetinin öngörülemez bir olay olduğu söylenememektedir. Bu hususta deprem nedeniyle oluşan zararların giderilmesi için açılan davalarda görevli mahkemeler idare mahkemeleri olup, zarara uğrayan kişiler tam yargı davası açarak söz konusu zararlarının giderilmesini idareden talep edebilmektedir. Tam yargı davası , idari işlem veya eylemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından idareye karşı, maddi ve manevi zararın tazmini amacıyla açılan idari bir dava türüdür. Dava sürecinde ispat edilmesi gereken şey, kamu hizmetinin idare tarafından kusurlu bir şekilde yerine getirilmiş olduğu yani hizmetin ayıplı bir şekilde yapıldığı veyahut zamanında yapılmadığı veya hiç yapılmadığıdır. Bu hususta, İdare mahkemesi ve Vergi mahkemesi tam yargı davasına bakmakla görevli ilk derece mahkemeleridir. İdare ve Vergi mahkemelerinde açılan tam yargı davalarına karşı istinaf kanun yolu başvurusu ise Bölge İdare Mahkemesi’ne, temyiz kanun yolu başvurusu Danıştay’a yapılmaktadır.

Bu hususta , Danıştay’ın bozmuş olduğu bir kararda  17 Eylül 1999 tarihinde meydana gelen depremde davacı taraf iki dükkân ve bir evinin yıkılması ayrıca ev eşyalarının zayi olmasında davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek söz konusu maddi zararının olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle dava açmış olup, idare mahkemesi tarafından açılan bu dava reddedilmiştir. İdare mahkemesi açılan davayı reddetme gerekçesi olarak dava konusu olayda, doğal bir afet olan deprem sonucunda meydana gelen zararın mücbir sebep olarak nitelendirilmesi gerektiği, deprem nedeniyle davacının bir ev ve iki dükkânının bulunduğu apartmanın yıkılması sonucu meydana gelen zararın önceden bilinemeyen, idarenin faaliyetleri dışında, zararla idari faaliyet arasındaki nedensellik bağını ortadan kaldıran deprem nedeniyle doğduğu, davalı idarelerin tazmin sorumluluğu bulunmadığını belirtmiştir. Davacı tarafın bu karara itiraz etmesi üzerine Danıştay ise ; yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği , zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı hususları irdelenmeli ve idarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı belirlenmeli diyerek davanın açıldığı idare mahkemesinin depremi mücbir sebep kabul ederek zararla idari faaliyet arasındaki nedensellik bağının ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın reddi yönünde verdiği kararı doğru bulmadığını, bundan ötürü idare mahkemesinin vermiş olduğu kararın bozulmasını, dosyanın bozma kararı üzerine yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen idare mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. Bu hususta Anayasa’nın 125. Maddesi gereği idare, kendi eylem ve işlemlerinden dolayı meydana gelecek zararı ödemekle her ne kadar yükümlü olsa da zararın oluşmasına sebep olan olay,  idarenin eylemi dışında gelişen bir nedenden kaynaklı ise ya da önceden tahmin edilmesi imkânsız ise idarenin sorumluluğunun tamamen ortadan kalkması veya azalması yine söz konusu olabilmektedir.    

Av. Gülsen TUTOĞLU