<div>DAVALARI AYAKTA TUTAN BEDEL ÖDEMİŞ BÜYÜKLERİMİZDİR</div> <div>Davalar, her daim kaliteli ve adanmış Müslüman şahsiyetlerin omuzlarında yükselmiştir. Bu şahsiyetler, yıllar süren çileli mücadeleler esnasında büyük bir samimiyetle davayı omuzlamış ve bu uğurda canlarını, mallarını ve zamanlarını feda etmişlerdir. Hiçbir baskı ve zulüm onları yollarından döndürememiştir. Hiçbir mal ve makam onları satın alamamıştır. Hiçbir tehdit ve korku onları yollarından çevirememiştir.</div> <div>Defalarca bölünmelerle imtihan olunmuş; herkes gitmiş ama onlar kalmıştır. Defalarca kapatmalar ve yasaklanmalarla imtihan olunmuş; herkes dönmüş ama onlar davalarından dönmemişlerdir. Büyük bir dünyevileşme tufanı yaşanmış; herkes mal ve makam derdine düşmüş, servet biriktirme yarışına girmiş, ihale kapma ve dünyalık toplama hevesine kapılmış; ama onlar göz ucuyla bile dünyaya meyletmemişlerdir.</div> <div>Bu şahsiyetler, davaları uğrunda kimi zaman işlerinden atılmış, kimi zaman sürgün yemiş, kimi zaman zindanlara doldurulmuş, kimi zaman ailelerinden ayrı kalmış ama yine de davalarından zerrece taviz vermemiş yiğitlerdir.</div> <div>Bu çileli yolculukta her türlü iftiraya maruz kalmışlar, hainlikle suçlanmışlar, bölücülükle itham edilmişler, en yakınlarının, dostlarının ve hatta aile fertlerinin bile eziyetlerine maruz kalmışlar ama hiçbir tereddüt göstermeden ve gevşemeden yollarına devam etmişlerdir.</div> <div>Bu şahsiyetler, gel denilince neden diye sormadan gelmişler, ver denilince neden diye sormadan mallarını vermişler. Kimi zaman komutan yapılmışlar, kimi zaman er olmuşlar ama hep dava içinde var olmuşlardır. Kimsenin olmadığı zamanlarda davayı sırtlayıp takatlerinin yettiği yere kadar taşımışlardır.</div> <div>İşte bu şahsiyetler, davaları ayakta tutan temel taşlardır. Bir davanın direnci, azmi ve dayanaklılığı artık çelikleşmiş bir iradeye sahip olan, defalarca imtihandan geçip test edilen bu şahsiyetlerin sayısı kadardır.</div> <div>Elbette onlar da zamanı geldiğinde büyük bir izzet ve onurla bayrağı yeni nesillere devrederler. Ancak davaları sarsan en büyük tehlike, bu bayrak değişimi esnasında saçını sakalını İslam davası uğrunda ağartmış bu kahramanların hukukunun gözetilmemesidir.</div> <div>Davayı, mücadeleyi, direnişi, fedakarlığı onlardan öğrenen, onlar mücadele ederken daha hayatta bile olmayan yeni nesillerin bu şahsiyetlere karşı yaptığı her saygısızlık ve hukuksuzluk hem maddi hem de manevi bereketsizliğin temel nedenidir. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Saçını/sakalını İslam yolunda ağartan büyüklerin beyazlaşan her kılına bir sevap verilir ve bir derece yükseltilir. Ümmetimin böyle büyüklerine saygı göstermek bana saygıdandır.” (Camiussağir)</div> <div>Bu dava büyüklerine yapılabilecek en büyük kötülük, hiçbir bedel ödememiş, çile çekmemiş, imtihandan geçmemiş, test edilmemiş yeni nesillerin bu dava büyüklerini samimiyetsizlikle, nefisine uymakla, mal ve makam sevdasıyla ve temel ilkeleri ihlal etmekle itham etmesidir.</div> <div>Onların fikirlerine değer vermemek, onlarla istişare etmemek, onları kenara çekilmeye, evlerinde oturmaya, konuşmamaya ve sessizliğe zorlamak, onları başarının ve zaferin önünde bir engel olarak görmek davanın kökleriyle bağını kesmek demektir. Kökleriyle bağı kesilen ağaçlar bile ayakta duramazken davaların hiçbir şey olmadan yoluna devam edebileceğini düşünmek büyük bir akıl tutulmasıdır.</div> <div>Hayatın değişmez ilkesi şudur. Kim ne ekerse onu biçer. Eden de muhakkak ettiğini bulur. Kendisinden önceki büyüğünün hukukunu gözetmeden, gelip onun makamına oturanın hukukunu da kimse gözetmez. Büyüğüne saygı göstermeyene kimse saygı göstermez. Büyüğüne değer vermeyene kimse değer vermez. Çünkü bizim Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki; “Büyüklerine hürmet etmeyen bizden değildir/Kim de büyüklerine hürmet ederse Allah da ona yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.” (Tirmizi)</div> <div>Hayat göstermiştir ki; saçını sakalını İslam yolunda ağartmış dava büyüklerine saygısızlık yapanlara hayat hep üç şey vermiştir; Bunlardan birincisi zillettir: Çünkü artık kimseden saygı göremeyeceklerdir. İkincisi istikamet bozukluğudur: Çünkü büyükleriyle yaşadıkları tartışmalar ve onlara karşı duydukları öfke onları sürekli savurup duracaktır. Üçüncüsü ise pişmanlıktır: O da asla fayda etmeyecektir…</div> <div>Abdülaziz KIRANŞAL</div>