BİZ ŞİRE YAPORUK       ( 1 )

BİZ ŞİRE YAPORUK
      ( 1 )
    Kalaycılılar mehellesinde bir telaş, bir telaş ! E ‘ lem  ( herkes ) şire yapor . Bes  biz yapamoruk. Babamın eli daralmış bu yıl . Emim’den ortak  oldukları kamyonu Nur Dağı ‘ nın yanında  devirmiş .. Ben o zaman bir yaşındaymışım. Şöför olduğunu anlatırdı annem . Emmimle ortak oldukları içun Emmim tabakaya çıkar sabahın köründe babama  ağzı dolusunca  bağırırmış
“ Lan Hesan... Hesan... kaksene lannn ... Daha ne yaton ?  Kak çalış ta  devirdiğin kamyonun zerarını   öde !
     Çok gururluydu  benim  babam!  Dürüstlüğü, efendiliği , datlı  dili, güler yüzü ile   mehallede komşular, çarşı bazarda  esnaflar   genni yeğin sevellerdi. Her yerde  hetiri sayılırdı. 
      Çaresiz kalmış , üzüm bağını satmış. Emmimin eline bağın parasını  tutuşturmuş .  Birez elinde kalan para ile de  Abuşağa  Kesteli ‘ nin karşısında  Mehemet   Eli'ning   Halnıng  dibine  bir bakkal düğeni açmış.  Allah ‘ a şükürler olsun ki işleri eyyi getmiş. 
Ablalarımı ve abilerimi  okutmuş  .  o düğenin  kazancından. Annem de   en birinci kız cehizi işlermiş. Ben Öğretmen  Okulu ‘ nu   bltirenece  de  nakış işledi.   O zamanın en  eyyi nakışını işlerdi. Kilbe evimizin( havuçlu evimizin  kuzey tarafındaki oda )  baş köşesinde  koyduğu Singer marka nakış makinesinde   Mongol  kumaş üstüne  . Kasnağa gerdiği  kumaşa  kabarma  nakışı  beyaz   renkli ingiliz İpliği ile  ustaca karanfil, ciğer deldi motiflerini bir ressamın ustalıkla çizdiği bir tablo kimi nakşeder, kasnaktaki motifi bitirdiğinden kasnağı söker, onun dibine kasnağını gererek  kumaşın ken arını bitirenece tekrar gerer , kumaş üstüne kurşun kalemle çizdiği motiflerin üzerini   işlerdi.Bitince de Nakışçı E ‘li( Ali ) devlisi günü gelir nakışı teslim alırken, annemin göz nurunu tüketip   işlediği nakışın parasını verirdi . Ablalarım, abilerim bağın satıldığına yeğin çalkanollardı. ( üzülüyorlardı )  Artık at arabasına binip bağa üzüm kesmeğe, seybana  ( piknik )etmeye, sergi sermeye gidemoruk deği ! 
-  “ Deee... çalkanmayın uşaklar, ben nakış işliycim, babangız da düğende  çalışıcı, bize yeni bağ alıcı.  “ deği bizi teselli ederdi. 
       İlkokul üçüncü sunıftaydım. Okuldan gelirken komşularımız  Masmana ‘ da yere şal açmış, serin kabaltının  altına oturmuş ceviz saplollardı . Elimdeki okul çentemi  yere bıraktım. Anneme : 
Anne ben acıktım dedim. Yeri eve get !  abin evde. Söyle senge yimeği kozdırsıng, otur  da  yi. Tel  dolapta da kuşhananıng içinde teze tandır ekmeği  vardı.  ( küçük  bakır  tencere ). Onu da çıkar yi. 
        Üç gün önceden kırıp suya koyup ısladıkları ortadan ikiye  pölünmüş cevizleri uzun beyaz ve kalın ipliklere  aralarına  bir başparmak  kalacak mesafede saplollardı. Bunu yaparken de henek , ( sohbet ) heket, ( masal ) birez de dedikodu kazanını kaynadollardı . 
      “Kez Nazmıya cevizleri cip ( çok ) sıkı saplama !  Bir dala ( ipe)  altı  Çenet ( yarım ceviz)  sapla yeter! “ 
- Eyle edorum tamannnn !!!
- Hah işte eyle. 
- Kele Vecihe sen şire etmong mu bu sene? 
- Nereden edek bacım ! Herif hırtlağınaca borç içinde . Uşaklarıng beşi de mektebe gidollar . 
- Deeee...  çalkanma, Allah kerim ! 
- Hemin zad zehre  vaktı. Şire olmasa da olur. Daha eve bulgur, simit alıcık. Bu yıl  tamatus ( domates  )bekmezi bile edemedik. Ne göy biber ( yeşil biber), ne kirmizi biber, ne  balcan   ( patlıcan ) kurudabildik !  Ne şiresi ? 
- He anam heeeee...
- Doğru doğru yeridik te sekke sebilimiz mi kaldı? ( Herşeyi hallettik te, bir şiremiz  kaldı  anlamında )
 - Anne ben acıktıımmm.  !!!
- Be’ bu ne henek anlamaz kız keleeee.. ?Anang   bilakma  yardım edor bize ! Sen nerden geldin şimdi sarı kız ?
 E kızım ..  e... yeri kak gidek ! 
Eve geldik kine, hevışın ortasına bir harman  şirelik üzüm yığılı. .. 
Meğer babam bize haldan şirelik üzüm almış. Yanında da bir torba hevara. (beyaz toprak) Anlaşılan babam bize sürpriz yapmış !
DEVAM EDECEK
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU .