Çocukların ruh ve zihin dünyası önce aile, sonra çevre ve okul süreci ile şekillenir. Bu süreçte ; küçük yaşta sevgi, empati, kurallara uyma, adalet ve diğer insanlara karşı ahlaki sorumluluklar bireyin zihninde epeyce şekillenir. Çocuklarınızı toplum standartlarının, abartılı üzerinde bir ahlak ve adalet duygusu ile yetiştirmeniz; onları yüksek,ulaşılamaz ideallere kilitlemeniz,bazen onların ruhsal sıkıntı çekmesine yeterli sebep olabiliyor. Bir çok Marksist ve İslamcı düşünür toplumunun vasatını , ortalama ahlakını aşağılayıp duruyor. Aşırı ideal anlatılan sahabe ve sol kahraman hikayeleri; ortalama insanın hayal ve beklenti dünyasını darmadağın edip durmakta. Kendini böyle bir hedefe kitleyen zihin değersizlik hissi yaşamakta. Bu değersizlik hissinin telafisi olarak; Bunu aşmak için uç değerler ve abartılı eylemler üretmekte. Kapasitesinin üzerinde , fedakarlık ve özveri ile değer ve eylem üretmeye çabalayan bireyler. Sonunda kendilerini tükenmişlik ve başarısızlık denizinde boğulurken bulmakta. Bu yaşadıkları değersizliği ve başarısızlığı gizlemek için ikinci bir psikolojik kaçış mekanizmasını kullanarak, Toplumun vasatını ve duyarsızlığını eleştirip, toplumdan nefret eden bireylere dönme riski taşımaktalar. Tüm bilgeler üst ideal ahlak ve değerleri sahiplenen bireylerin ;önce kendini ve toplumunu bilmesi gerektiğini, Ne kendisinden ne de toplumundan kapasitesinin üzerinde bir sorumluluk beklememesi gerektiğini öğütlerler. Hatta bunu bilgelik düzeyinde yaşayanlar ideal söylemlerinin toplumun bugün hemen gelmesi için olmadığını bilip, ileriki zamanlar için söylediklerinin de bilincinde olurlar. İdeal olan belki de toplumu tanıyıp, ideal olana bir adım yaklaşmalarını sağlayacak söylemlerdir. Çünkü bir hedefi , ödevi başaran bireyde kendine güven ve ikinci adımı atma cesareti gelir. Belki de toplum değişmek istemiyor değildir, değişmesine imkan olmayan hedefleri başarma korkusu ve eldekini kaybetmenin çıkar güdüsü ile içgüdüsel bir mesafe koymaktadır. Ahmet BULUT