ASIM'IN NESLİNDEN TİKTOK NESLİNE!

ASIM'IN NESLİNDEN TİKTOK NESLİNE!

Bugün biraz geçmişte gezintiye çıkalım, sonra tekrar günümüz dünyasına gelerek aradaki farkı tahlil edelim ve nerede neyi yanlış yapıyoruz bulmaya çalışalım.

İlk durağımız asr-ı saadet olsun.

Hz. Asım bin Sabit, Medineli ilk Müslümanlardandı. Bedir savaşında müşriklerin en azılılarından biri olan Ukbe'yi öldürmüştü. Daha sonra ise Uhud savaşında da azılı müşrik kadınlardan Sülâfe’nin iki oğlunu öldürdü. Sülâfe onun başını getirene yüz deve vereceğini vaad etmiş, ayrıca kafatasıyla şarap içmeye yemin etmişti. Hicretin dördüncü (m. 625) senesinde vuku bulan Uhud savaşından sonraki Recî vakasında şehit oldu. Onu şehit edenler Hz. Asım'ın kellesini keserek Sülâfe denilen azılı müşrike vermek ve vaat edilen 100 deveyi almak istiyordu. Hz. Asım şehit olmadan önce bir dua etmişti. Duasında; "“Allahım! Ben ilk günler senin dinini korudum, sen de bugün benim cesedimi koru!” dedi. Duası kabul olmuştu. Kimse Asım'ın cansız bedenine yaklaşamadı. Binlerce arı Hz  Asım'ın bedenine kim yaklaşmak istese anında saldırıyor gelenler geri çekilmek zorunda kalıyordu. Gece çıkan şiddetli yağış sonrası Hz. Asım'ın naaşı selle birlikte gözden kaybolacak ve bir daha bulunamayacaktı.

Aradan asırlar geçmişti. Büyük savaşlar, büyük trajediler, büyük acılar gören milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale şehitleri için yazdığı şiirinin bir kısmında Hz. Asım'a atıfta bulunarak; “Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek; İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!” diyecekti. Mehmet Akif için Asım'ın nesli bir ümit nesliydi. Ülkeyi yükseltecek ve milletimize ümit olacak bir nesil yetiştirmek istiyordu. Bütün ömrünce imanlı, inançlı, ahlaklı, idealist, neslin yetişmesi için gayret sarf etti. Asım; Akif'in yetiştirmek istediği dava sahibi, gayretli, idealist, ümit neslini sembolize etmekteydi.

Mehmet Akif Ersoy'un, Çanakkale şehitlerine yazdığı şiirin üzerinden bir asırdan fazla bir zaman geçti. Onun bu hedefi sonraki kuşakları etkileyecek ve Asım'ın nesli beklenen nesil olarak hedeflenecekti.

Hz. Asım'ın yüzlerce yıl önce ortaya koyduğu inançlı karakter ve o karakterin yansımasını Çanakkale şehitlerinde gören Akif'in umutları bugün ne durumda dersiniz?

Gençlerimizi kaldırıp yerden yere vuracak değilim. İçlerinde harikalar yaratan, gelecek adına ümitli olmamıza neden olacak pırlanta gibi isimler var. Fakat genel olarak bunların istisna olduğunu söylersek sanırım yanılmış olmayız. Aslında yazının bu kısmında o istisna içine giremeyerek genel tablo içinde kalan ve çoğumuza göre sorgulanması gereken bir hayat yaşayan gençleri ele almayı planlıyordum. Lakin bu tablonun tek sorumlusu onlar olmadığından son kısmı onların gözünden tahlil edelim, belki gençler değil, büyükler hata yapıyordur?

Türkiye'de doğmuş büyümüş lise son sınıf öğrencisi bir genç gibi düşünelim.

Kitap okuma alışkanlığı olmayan bir toplumun içinde herkes gibi sosyal medya, televizyon, okul, ev ekseninde yaşıyorsunuz. Sosyal medyada sahte hayatlar, yapmacık davranışlar ve şatafatlı sahneler ile karşı karşıyasınız. Televizyonu açmaya eliniz giderse karşılaşacağınız şey, gündüz kuşağında cehaletin beden bulmuş hali olan aile içi şiddet hikayeleri, öldürülme ve aldatılma şekilleri olacaktır. Akşamları denerseniz boynundaki kravatlar ve isimlerinin başında etiketler ile birbirini vatan haini ilan eden bir kitle sizi bekliyor olacak. İnternet ve televizyon sağ olsun aile dokumuzu yerle bir ettiği için sizinle konuşacak bir anne/baba yerine beyaz ekranlara gömülmüş bireyler bulacaksınız karşınızda. Okul ve arkadaş çevrenizde sizin gibi gelecek korkusu yaşayan, kültürel bir birikimle aşılanmak yerine kendilerine sanal kişilikler oluşturmuş bir tiyatronun parçası olacaksınız. Milyonlarca takipçisi olan fenomenler, Tiktok sayesinde ayda 150 bin lira kazandığını açıklayan gay çiftler, kendilerini saçma sapan hallere sokarak gündeme girmeye çalışan milyonlar ile etrafınız sarılacak. Ne yapacaksınız?

Biz bugün bu nesil ile iftihar etmek yerine futboldan müziğe, sanattan bilime, sinemadan tiyatroya koca bir hiç meydana getirmiş olmayı nasıl başardığımızı konuşacak mıyız? Önce kendimizle yüzleşip onlara biz rol modeli olarak Hz. Asım'ları getiremediğimizden onlar kimi buldularsa ona sarıldılar diyebilecek miyiz? Kocaman bir nesil avuçlarımızın arasından kayıp giderken biz ne yaptık diye kendimize soracak mıyız?

Ben bu yazının sonunda gençlik nereye gidiyor diye soracaktım aslında, o soru öyle olmamalı. Uyuşturucu, çaresizlik, cehalet ve sosyal medya zehirlenmesi yaşayan gençlere bu dünyayı hazırladık.

Kendimize soralım!

Biz gençlerimizi nereye sürüklüyoruz?

Kalın sağlıcakla..

A. Haşim Özyurt

hasimozyurt@gmail.com