Ahlakın ve adaletin mutlak ilahi bir yönü var mı? Yoksa insan ve toplum ilişkileri ile şekillenen antroplojik yönleri olan ve kalitesi, kıvamı insanın toplumda ürettikleri ile değişen ve gelişen bir olgu mu ? düşünmemiz gerekiyor. Geleneksel İslami bakış; en mükemmel ahlak ve adaletin kurandaki emirler ve peygamberin uygulamaları olduğu yönünde. Ancak yaşadığımız modern dünyanın bizlere paradigma olarak sunduğu kadın ve insan hakları, dinlere bakış, kadın-erkek ilişkileri ile ilgili değerler, devlet yönetiminde paylaşım ,demokrasi, öteki dinlere saygılı bir dil ve bilinç..vs bizleri etkilemekte ve doğru görünmekte. Kölelik 1850'lerde kaldırılıncaya kadar hiçbir müfessir, fıkıhçı köle ve cariye edinmenin insani olarak çirkin bir iş olduğunu ve ahlak ve erdeme yakışmadığını yazmamış ve düşünmemiş. belki merhameti emretmiş ve adil olmayı vurgulamış ,o kadar . Köleliğin kaldırılması da, insanlığın sadece erdem ve ahlaki yüceliğinden kaynaklanmış görünmüyor. Sanayi devrimi ile motor gücünün üretim ve tarımda kullanımı, insanların köleye ihtiyacını azaltınca , köleliğin insanlık dışı görünmesi daha kolaylaşmış. Ancak bunun tersi de şöyle bir hakikat içeriyor. Dini oluşturan bilinç de , köle ve cariye konusunda ; o zamanın ekonomik verilerinin zorunluluğu ile seslenmiş ve yazılmış gibi bir durum ortaya çıkıyor. Yani insanlar; makine bulunana kadar üst kalite erdem ve ahlak üretmede başarısız olmuş görünüyor. Ancak dini bilgi ve tüm dinlerde aynı gerekçe ile bunu üretmede geri kalmış görünüyor. Ahlak felsefesi okuyanlar bilirler. Erdem, ödev, dinsel ve faydacı, evrimsel ahlak ayrımları vardır. ben insanın ahlak serüvenini bunlardan sadece biri ile açıklamanın çok mümkün olduğunu düşünmüyorum. İnsanın evrimsel serüveni incelendiğinde , aslında egoist ve bencil bir yapıdan ( limbik sitem etkisi ile)Korteksin ve toplum hayatının gelişimi ile , bireysel faydalarından daha değerli ve faydalı gördüğü toplumsal değerleri fark ettiğini görüyorum. Ürettiği alet, bilim, teknoloji ile toplumu şekillendiriyor bu şekillenen toplum insanın zihnini ve vicdanını yeniden yaratıyor. Ben insanda potansiyel olarak empati ile saklı olan vicdanın , ancak egoist ve bencil karakterinin güvenliğinin sağlanması , korkularının giderilmesi ile yeşerdiğine ve geliştiğine inanıyorum. Bunun içindir ki, erdem, ödev ve dini emir ahlakı yerine, insanın fayda ve korkularının bilim ve teknoloji ile güvene alındığı , erdem ve dini güdülenme ile desteklendiği karma bir ahlaki düşünceyi doğru buluyorum. dinin sosyal yönünü tarihsel okumanın bizleri , ürettiğimiz bilgi ve teknoloji ile yeni bir toplum kurmaya iteceğini, kurduğumuz bu yeni toplumun ; korteksin, limbik sitem ile çatışma ve uzlaşısında daha kaliteli ahlak ve adalet üretme imkanı yakalayabileceğini düşünüyorum. Ve bugün ahlakı ve adaleti konuşacak isek, evrimsel biyoloji, felsefi düşünce zenginliği bilmeden sadece din üzerinden konuşmanın yanlış bir başlangıç olacağını düşünüyorum. Ahmet Bulut