Abdullah Sermest’in Afet’ı Can (Çok Güzel İnsan) Felsefesi

Metin MERCİMEK

 

“Tanrı, sadece mescitte, medresede değil, duyabilen, bulabilen için her yerdedir.”

 (Büyük Mutasavvıf Şeyh Abdullah Sermest Efendi)

 

1819 yılında Kilis’te dünyaya gelen Şeyh Abdullah Sermest Efendi, ilk öğrenimini başarıyla tamamladıktan sonra Kilis’in Akcurun Camiinde Hacı Hafız Efendi’nin derslerine devam eder. O yıllarda Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa Kilis’e girip yerleşir. Tüm Kilis halkının emeği ile kasabanın batı kesiminde büyük bir kışla yaptırır. Ayrıca ordusuna katılmak üzere Kilislilerden gençler ister. İbrahim Paşa’ya  asker olarak verilen kimsesiz gençler arasında Abdullah Sermest Efendi’de vardı. Genç adam Mısır’a yollanır. İki yıl yaşadığı Mısır’da hem askerlik yapar hem de öğrenimini ve yeteneklerini geliştirmeye çalışır. Kölit Efendi adlı bir Fransız’dan hekimlik ve biyoloji öğrenir. En zor ve karmaşık konuları kısa zamanda kavrayacak kadar zeki ve çalışkandı. Hattatlık ve Hakkaklık alanında da üstün bir yeteneği  vardı. Kıymetli taşları oyup biçimlendirmede ve güzel mühürler kazmada çok başarılı örnekler vermiştir. Bu başarıları ve elinin emeği ile rahatça geçimini sağladığı gibi para da biriktirmiştir.

Daha sonra başka ülkeleri de dolaştıktan sonra, doğduğu yer olan Kilis’e geldi. Gelir gelmez Baytazzade Tekkesi’ni kurdu. Kilis ve civarında çok geniş bir etki alanı buldu. Bilgisi, üstün kişiliği ve yardımseverliği dolayısıyla her yerde, herkesten saygı gördü. Bağnaz ve katı görüşlü softalarla savaştı. Şiirlerinde rintçe söyleyişlerle donmuş kanıları altüst etti. O biçime değil öze, dış görünüşe değil, iç zenginliğe önem veren bir kişiliği vardı. “Tanrı, sadece mescitte, medresede değil, duyabilen, bulabilen için her yerdeydi” düşüncesini yaymaya başladı. 

Abdullah Sermest’in felsefi düşüncesi ise,  insanda var olan sonsuz güzellik ve insan sevgisi üzerine kurulmuştur. Özellikle biçime değil öze, dış görünüşüne değil iç zenginliğe önem vermiştir. Abdullah Sermest Efendi’de zaman zaman mistik bir derinlik ve güzellik çizgisi belirmiştir. Çok güzel insan anlamına gelen “Afet-i Can” ilkesine çok önem vermiş, hatta Sofist Düşünür Protogoras’ın “Her şeyin ölçüsü insandır” fikrini benimsediği bile görülmüştür. Onun bin bir güzelliklerle dolu “Afet-i Can” düşüncesini yorumlayan ve bizlere armağan eden bu güzel dörtlüğü hep beraber görelim:

 

 “GEL HELE GEL ÖZGE ZAMAN OLDU GEL

BAK HELE BAK KÜFRÜ İMAN OLDU GEL

CAN-I CİHÂN ÂFET-İ CÂN OLDU GEL

ÂFET-İ CAN CÂN-I CİHÂN OLDU GEL!”

 

Çok derin bir anlam taşıyan bu dörtlükte her şey birbirine karışmış gibi görünebilir. Oysa tasavvuf düşüncesinde ele aldığımız zaman, var olan her şeyin güzele dönüştüğünü görmekteyiz. İşte Büyük Mutasavvıf Abdullah Sermest, bunu “dönüşüm prensibi”nden yararlanarak gerçek güzele ve öze vardırmıştır. Çünkü onun düşüncesinde yatan en önemli değer çok güzel insan anlamına gelen “Afet-i Can”dır.

Güzel ve anlamlı görüşüyle çok güzel insan anlamına gelen “Afet-i Can” düşüncesini ve insanda var olan sonsuz güzelliği ortaya koyan Büyük Mutasavvıf Abdullah Sermest Efendi’yi rahmetle anıyor ve onun bir başka düşüncesinin güzelliğinde yeniden buluşalım diyorum.