İşgal altındaki Karabağ’ın Azerbaycan tarafından Ermenistan’dan geri alındığı 2020 yılındaki 44 günlük savaşın ardından bölgede tansiyonun zaman zaman tekrar yükseldiğine şahit olduk. Rusya’nın öncülük ettiği ve kısmen de belirleyici olduğu şartlarda bir araya gelen iki ülke arasındaki ilişkiler, savaşın sona erdiği günden bu tarafa inişli – çıkışlı bir seyir izledi. Ara sıra sınırda yaşanan çatışmalar, çeşitli arabuluculuk girişimleri neticesinde büyük çaplı bir soruna dönüşmeden durduruldu. Hatta Azerbaycan – Ermenistan arasında çeşitli platformlarda iletişim kanalları açıldı, Türkiye – Ermenistan arasında karşılıklı isimler atandı ve sanki Güney Kafkasya barışının Karabağ parantezinden kurtarılması için bir ortam oluşmaya başladı. Türkiye ile Orta Asya’yı karayolu ile birbirine bağlayacak olan Zengezur Koridoru üzerinden İran ile Azerbaycan arasında yaşanan gerginliklere rağmen ipin kopmasına müsaade edilmeden sürdürülebilir bir diploması trafiği devam ediyordu. (Aslında İran dâhil herkesin faydasının gözetilmesi ve koridorun açılması bölge barışına önemli katkılar sağlayabilir. ) Rusya’nın 2008 yılında Gürcistan’ın Güney Osetya ve Abhazya bölgesini, 2014 yılında Kırım’ı ilhak girişimlerinden sonra son süreçte Ukrayna’nın Donbass bölgesini de bu halkaya dâhil etmesi ile birlikte bölge yine hareketlenmeye başladı. Karabağ Savaşı’na kadar kendisine hami olarak gördüğü Rusya’dan Karabağ’da olması gereken desteği görmediğini düşünen Ermenistan, şimdi de Amerika Birleşik Devletleri’ne ( ABD) yanaşıyor. Rusya’nın yanı başında hem de topraklarında Rus üslerinin bulunduğu Ermenistan, 11 – 20 Eylül tarihleri arasında ABD ile ortak tatbikat yapma kararı aldı. ABD, Gürcistan ve Ukrayna’yı NATO üyeliği konusundan cesaretlendirdikten sonra sonuç alamayınca, şimdi de Ermenistan üzerinden yeni bir alan açarak işin içine Rusya’nın, Türkiye’nin, Azerbaycan ve İran’ın da dâhil olacağı bir oyun kurmaya çalışıyor. Aslında ABD Güney Kafkasya’da yeni bir Tayvan inşa ederek fiili bir durum oluşturmaya çalışıyor. Rusya’nın bu duruma tepki göstereceğini tahmin etmek tabi ki zor değil. ABD, Ukrayna ile zaten düşük yoğunluklu bir savaşı sürdüren Rusya’nın Ermenistan’a eskisi gibi odaklanamayacağını düşünüyor. Oysa aksine Rusya beklendiği gibi son gelişmelere sert bir tepki gösterdi. Ermenistan’ın Moskova Büyükelçisini bakanlığa çağırarak klasik bir tepki vermenin ötesinde son gelişmelere daha kapsamlı bir karşı duruş ortaya koydu. Rusya bir anlamda bu zamana kadar Ermenistan’la kendisinin müdahil olduğu, birbirine bağlı süreçlerin tekrar gözden geçirileceğine dair işaretler verdi. ‘ABD yarın çeker gider biz yine baş başa kalırız’ şeklinde anlaşılması muhtemel mesajları öne çıkardı. Rusya, Karabağ Savaşı sonrası Bakü ile yürütülen süreçlerde Ermenistan’ın taleplerine eskisi gibi bakmasının mümkün olmayabileceğine, şartların değişebileceğine dönük mesajlar verdi. Bilindiği gibi Rusya 2016 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesinden (UCM) çekilmişti. UCM Kırım’ın ilhakını “Rusya ve Ukrayna arasındaki bir askeri kriz” ve “Ukrayna topraklarının ihlali” olarak nitelendirmiş, bunun üzerine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de UCM’den çekilmişti. Son süreçte ABD ile tatbikat yapılacağı açıklanmışken, Ermenistan’ın UCM’nin 1998 yılında imzalanan Roma Statüsü’nün onaylayacağına dair bir karar alması da Rusya’yı tam anlamıyla çileden çıkarmış durumda. Ayrıca Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın eşi Anna Vaçiki Hakopyan’ın Kiev’e insani yardım götürmesi, Rusya’nın Ermenistan’la gerilen ilişkilerin üzerine tuz biber ekti. Ermenistan’ın Rusya’nın gözüne kestirdiği bir Güney Osetya’sı, Kırım’ı var mı bilmem ama Rusya’nın Ermenistan sürecini daha çok ve daha ileri diplomasi ile takip edeceğini düşünüyorum. Eğer böyle bir şey yapmaz ve Ukrayna’da olduğu gibi uluslararası hukuka aykırı bir şekilde doğrudan işgal, ilhak ve askeri açıdan Ermenistan’ı cezalandırma yoluna giderse, bunun Rusya için yeni bir cephe açma durumu olacağını ve bunu en azından şimdilik istemeyeceğini değerlendiriyorum. Neredeyse yüzde 90 askeri teçhizat kapasitesi Rusya orijinli olan Ermenistan’ın da Rusya’yı tamamen yok sayan bir anlayışı sürdürülebilir olarak göremeyeceğine dair bir kanaatim var. “Zor oyunu bozar”, “taşıma suyla değirmen dönmez” demiş atalarımız. Ermenistan ABD’nin de izni ve onayıyla Rusya’ya kendince önemini hissettirmeyi hedefleyecek ve buna dönük işaretler ortaya çıktığında ise eski ilişki modeline dönmeyi düşünecektir. Diğer taraftan Ermenistan Laçın – Hankendi yolunun açılması konusunda Rusya’nın kendilerince olması gereken inisiyatifi almadığını iddia ediyor. Azerbaycan Karabağ’da yaşayan Ermenilerin Ermenistan gitmek için kullandıkları bu yolun kendi askerlerine sınırda ateş açılması, Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün paravan olarak kullanıldığı ve bu şekilde kaçak eşya taşındığını gerekçe göstererek geçişleri kısıtlıyor. Ağır vasıtaların geçişine izin verilmezken, Azerbaycan sivillerin geçişine herhangi bir engel çıkarmıyor. Bütün bu yaşanan gelişmeler Ermenistan’ın boyunu biraz da aşacak şekilde oyun kurmaya çalıştığını ortaya çıkardı. Bunu kendi iradesi ile yapması mümkün değil. Kim veya kimlerin sufle verdiği için de uzman olmaya gerek yok. Ancak ortada apaçık bir gerçek var; ABD için Ermenistan başkanlık seçimlerinde diaspora ile yürütülen destek müzakerelerinden ibaret. Ermenistan ABD için asla bir Tayvan değil. ABD her an Ermenistan’ı yarı yolda bırakabilir. Çünkü bölgede ABD için başka kartlar açılması ve bu kartların Ermenistan’ı geri plana düşürmesi muhtemeldir. Ticari olarak İran’a neredeyse bağımlı olan Ermenistan, kendisi üzerinden İran’a bir saldırı planı veya ticaretinin engellenmesine sebep olacak yaptırımlara da onay veremez. Bunun maliyetlerini kaldıramayacağını da herhalde düşünüyordur. Sonuç olarak bölgenin bir an önce statükoya dönmesinde fayda var. ‘Kavgada yumruk sayılmaz’ diye bir söz vardır. Filler tepişirken Ermenistan için ezilmekten başka bir seçenek kalmaz. Hem ABD başkanlık seçimleri 5 Kasım 2024’te yapılacak. Daha 1 yıldan fazla bir süre var. Ermenistan bu tansiyonu o kadar uzun bir süre taşıyamaz. Mustafa Kaya