Tunus: Devrim neden başarısız oldu?
- 18-02-2024 22:26
- 18-02-2024 22:27
- 807
Oryantalist üslupla yazılmış romanlarda Disney yapımı filmlerde Arap çarşıları esnafın gürültülü sesle malını övdüğü, sıkı pazarlıkların yapıldığı sanki 1001 gece masallarından fırlamış Aladdin mizaçlı küçük çocukların tezgâhlardan elma alıp kaçtığı rengârenk bir dünyadır.
Fakat Batı'nın hep renkli gözlükle baktığı, sahillerinde güneşlendiği, en iyi otellerinde kaldığı ve kaynaklarını sömürdüğü Şark'ın hep ikinci bir yüzü vardır.
Bu yüz Disney yapımlarına çok uzak, renkleri solmuş bir dünyadır.
İşte 2011 yılının Aralık ayında Tunus'ta Batılıların tasvir ettiği gibi renkli kaftanları olmayan bir sokak satıcısı olan Muhammed Buazizi'nin tezgâhına polis tarafından el konuldu. Üstelik tezgâhını kaptırmak istemeyen Buazizi sesini yükseltirken bu sefer de yüzünde acı bir tokat patladı.
Sokak satıcılığına mecbur kalıp tüm gün rızkını arayan, canını dişine takarak çalışan Buazizi için bu tokat bardağı taşıran son damla olmuştu.
Ve daha da harlanan devrim ateşi sonunda Zeynelabidin bin Ali iktidarını devirdi. Bin Ali ülkesinden kaçmak zorunda kaldı. Yasemin devrimi zafere ulaşınca Bin Ali'nin milyarlarca doları zimmetine geçirdiği fakir bir ülkede, 1001 gece masallarındaki sultanlar gibi yaşadığı ortaya çıktı.
Üstelik Tunus devrimi sadece Tunus ile sınırlı kalmadı. Tunusluların zaferinden cesaret alan diğer Arap halkları da sokaklara döküldü. Ve ünlü Arap Baharı başladı.
Arap dünyasını devrim ateşi kasıp kavururken Londra'dan gelen bir uçak Tunuslular için başka bir heyecan uyandırıyordu.
Tunus muhalefetinin yılmaz ismi, entelektüelliği ve muhalefet tecrübesiyle yaşayan Raşid Gannuşi uzun süren sürgün hayatından sonra ülkesine geri geliyordu.
Büyük umutlarla ülkesine geri gelen Gannuşi, beklendiği gibi ilk seçimlerden zaferle çıktı. Lakin bu kez Gannuşi, Başbakan olmayı değil de arka plandaki bilge kişi olmayı tercih etti.
Üstelik tüm bunların yanı sıra Tunus'un komşuları devrimlerle sarsılıyor ve coğrafyada yer yerinden oynuyordu.
İşte tüm bu karışık siyasi tabloda Gannuşi söylemlerini yumuşattı ve esnek ittifaklar anlayışıyla uzlaşmacı bir yol izlemeye başladı.
Bu yolla her ne kadar devrim sürecinin çalışmasına katkıda bulunsa da Gannuşi, şahsi karizmasını yavaş yavaş yitirmeye başladı.
Çünkü tamamen günlük siyasete adapte olması, partisinin iktidarın yozlaştırıcı girdabına düşmesi Nahda seçmeninin arzu ettiği bir şey değildi.
İşte burada Gannuşi genel ülke politikalarıyla ilgilenirken kendi tabanından uzak kaldı. Ve gittikçe oy kaybeden Nahda birkaç yıl sonra seçmen için “diğerlerinden biri gibi oldu”. Ve neticede Kays Said, Meclis’i feshedip hukuk darbesi yaptığında Gannuşi'nin "meydanlara çıkın" çağrısına sadece birkaç yüz kişiden başka kimse uymadı.
Nahda liderinin iyice yalnızlaştığını gören otoriter yönetim de Gannuşi'yi hapse atmak için uygun zemini bulmuş oldu.
Ve maalesef Arap dünyasının yaşayan bir efsanesi sosyal ve siyasi açılardan yalnızlaşmış bir isme dönüştü.
Bugün devrimin tek başarılı olduğu Tunus'ta devrim ruhu can çekişiyor. Gannuşi ve nice devrim kahramanları mahkeme mahkeme dolaştırılıyor. 2011'de meydanları inleten Tunus halkı ise yorgun ve biraz da cesareti kırılmış bir şekilde olup bitenleri izliyor. Herkes şimdi Tunus'ta son yılların muhasebesini yapıyor. "Hata nerdeydi?" sorusunun yanıtı belki de Tunusluların en çok aradığı cevaba dönüştü. Tunuslular bu soruya doğru yanıtları bulabilecek mi? Bekleyip göreceğiz.
Yazımı sonlandırırken Tunus'a yeniden hürriyet diliyorum ve Gannuşi'nin yeniden özgür olmasını ve büyük ideallerini hayata geçirmesini temenni ediyorum.
Umarım Buazizi ve nice gençler boşu boşuna erken açmış bir çiçek gibi solmamıştır...