SURİYE'NİN HATAY AÇIKLAMASI NASIL OKUNMALI?

SURİYE'NİN HATAY AÇIKLAMASI NASIL OKUNMALI?

Suriye Halk Meclisi, Hatay’ın Türkiye’ye katılımının 82. Yılında, “Hatay’ı geri almak için her şeyi yapacağız” açıklaması yaptı. Öteden beri bazen gizli bazen de aşikâr şekilde Hatay ile ilgili ortaya koydukları rahatsızlıklarını bu şekilde teyit etmiş oldular. Öncelikle bu açıklamanın Rusya’nın bilgisi dışında yapıldığını düşünmek gerçeklikle bağdaşmaz. Böylesine hadsiz, hudutsuz bir açıklama Suriye’nin mevcut koşulları ve içinde bulunduğu şartlar düşünüldüğünde yapabileceği bir açıklama değildir.

Peki, neden böyle bir açıklama Rusya’nın bilgisi dışında yapılamaz? Çünkü Rusya Türkiye’nin Ukrayna ile olan yakınlığı ve Kırım ile ilgili tutumundan rahatsız durumdadır. Hatay konusunun hem de bu dönemde tekrar gündeme getirilmesi Rusya’nın Suriye üzerinden Türkiye’ye bir mesajıdır. Zaten Suriye’nin açıklamasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında bir telefon görüşmesinin gerçekleşmesi ve bu görüşmede hem Suriye konusunun hem de Ukrayna meselesinin konuşulması buna işaret etmektedir. Ukrayna’nın Donbass bölgesinde yaşanan gerginlik ve Türkiye’nin Ukrayna’ya İHA ve SİHA satışları üzerinden destek vermesini Rusya kendince not etmektedir. NATO’nun Ukrayna’ya olan özel ilgisi Rusya’nın çileden çıkmasına sebep olmaktadır. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in “Rusya’nın Ukrayna’ya karşı herhangi bir saldırganlığının bedeli olacağını” söylemesi ve ABD Dışişleri Bakanın Antony Blinken’ın “Rusya’ya ağır bedeller ödetmeye hazırız” açıklaması bölgedeki tansiyonu oldukça yükseltmiş durumdadır. Rusya, hâlâ Donbass bölgesindeki ayrılıkçılarla bir ilgisinin olmadığını iddia etmeye devam etmektedir. Ukrayna krizinin Karadeniz’i bir oldubitti ile karşılaştırma potansiyeli vardır. Bu durum hem bölgesel, hem de küresel birçok fitili ateşleyebilecektir. ABD’nin Karadeniz ile ilgili hesaplarının da bölgeyi tehdit ettiğini göz ardı etmemek gerekir.

Diğer taraftan Suriye Halk Meclisi’nin Hatay açıklaması aynı zamanda Türkiye’ye “topraklarımızdan çekil” mesajı göndermektir. Türkiye’nin hali hazırda kendi sınır güvenliğini korumak adına Suriye’de kimi bölgeleri kontrolü altında tutmasına karşı Hatay hedef gösterilmiş ve Suriye bu talebini hadsiz bir mantık hatası ile dile getirmiştir. Türkiye yaşanan süreçlerde terör örgütleriyle komşu haline gelmiş ve mecburen harekâtlarla Suriye toprakları içinde savunma hattı oluşturmuştur. Bu arada Suriye’nin toprak bütünlüğü elbette önemlidir. Suriye tabii ki bölünmemelidir. Ancak Suriye, topraklarındaki diğer yabancı güçlerin de Suriye’yi terk etmesi yönünde net bir duruş sergilemekten uzaktır. Eğer Suriye sorunu çözüme kavuşturulacaksa bunun Türkiye ’siz olma ihtimali yoktur. Evet, Türkiye Arap Baharı sürecinde yanlış yapmıştır. Bu köşede bu gerçeği farklı boyutlarıyla zaman zaman dile getirmeye çalıştık. Türkiye, Suriye konusunda başta Suriye’ye sonra da kendisine büyük zararlar veren, hâlâ da vermeye devam eden büyük hatalara sebep olmuştur. Ancak Suriye’nin Hatay açıklaması sorunu daha da çetrefilli hale getirir. Bu açıklamadan en fazla zararı Suriye görür. Çünkü Hatay, Türkiye’nin sigortalarından birisidir. Özellikle de Orta Doğu ve Akdeniz’deki son gelişmeler iki noktanın Türkiye için önemini net olarak ortaya koymuştur. Bunlar Kıbrıs ve Hatay’dır. Bu iki sigortaya dönük herhangi bir girişim Türkiye için doğrudan savaş sebebidir. Bunun yanında Türkiye er ya da geç Suriye sorununun her iki ülkenin en az zararla çıkacağı bir formülle çözümüne mutlaka katkı verecektir. Başka seçenek de yoktur. Çünkü Suriye meselesinin uzun süre bu şekilde gitmesi mümkün değildir. Elbette bir çözüm bulunacaktır. Bu çözümün Bosna Hersek’teki gibi bıçak sırtı olmaması, asgari noktada iradenin bölge ülkelerinde kalması için daha dikkatli bir dil kullanılması zorunludur.

Bununla birlikte, kaldı ki Rusya, özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin de (ABD) bölgedeki varlığını çok sorun etmemektedir. Hatta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı altında faaliyet gösteren terör örgütleri PYD/YPG’yi ABD’den uzaklaştırıp kendi saflarına çekebilmek adına özel bir strateji de yürütmektedir. Hem de Suriye ile SDG arasında Rusya’nın kurduğu masada çeşitli müzakerelerin yürütüldüğüne dair haberler de gelmektedir. Rusya’nın bu konudaki okumaları yeterli midir sorusu akıllara gelmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) ABD tarafından bir aparatı olarak kullanılan PYD/YPG’nin o projeden ayrılabileceğini düşünmeleri ne kadar gerçeklikle örtüşüyor olabilir? Rusya bu izaha gerek duyulmayan durumu anlamaktan neden uzak hareket etmektedir?

Ayrıca Türkiye ve Suriye arasında çok büyük zararlar görse de “Adana Mutabakatı” hâlâ ayaktadır. Bu anlaşma Türkiye’nin Suriye’ye karşı PKK’ya verdiği desteği kesmediği takdirde “güç kullanımına” hazır olduğunu, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in hem de Hatay’da, sınırda verdiği mesajın ardından 20 Ekim 1998 günü imzalanmıştı. Bu mutabakat ile Suriye PKK ile olan ilişkisini bitirmiş ve iki ülke arasında yeni bir dönem başlamıştı. Şimdi yine zor da olsa bu protokol üzerinden bir alan açılabilir. Her ne kadar Suriye’nin Hatay açıklaması bu protokolün ruhuna büyük zararlar verdiyse de bunun tamir edilmesi mümkündür. Suriye’nin bu türden açıklamalarla bir kazanım elde edemeyeceğini anlamak için çok da uzman olmaya gerek yoktur. Suriye bu açıklaması ile kendi toprak bütünlüğünü tartışmaya açmış durumdadır. Her hal ve şart altında zararın neresinden dönülse kardır. Şimdi akılları başa devşirmenin zamanıdır. “El elin merkebini türkü çağırarak arar” diye bir atasözü var. Bu bölgedeki olayları yorumlarken hiç kimse ama hiç kimse ben ABD’ye yakınım, Rusya ile işbirliği yapıyorum diyerek kendisini ilanihaye güvende hissetmesin. Son tahlilde onların aldıkları kararların salt çıkar hesapları üzerinden değerlendirileceği ve bölgeye kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyeceği unutulmamalıdır.

Mustafa Kaya