Sahabe Efendilerimizden Namaz Tavsiyeleri
- 29-09-2024 13:41
- 29-09-2024 13:43
- 216
Abdullah b. Mes’ud (R.A.):
İnsan namazda bulunduğu sürece padişahın kapısını çalmaktadır. Padişahın kapısı, onu sürekli çalanlar için mutlaka açılır. Bütün ihtiyaçlarınızı farz namazların üzerine yükleyiniz. Yani, Allah’tan ne isteyecekseniz farz namazlarınızla isteyiniz. Çünkü farz namazlar ihtiyaçlarınızın görülmesine vesile olur. Ve biliniz ki, büyük günahlardan korunmak şartıyla, kılınan namazlar, aralarındaki günahlarınıza kefaret olur.
Kim ki yarın Müslüman olarak Allah’a kavuşmak istiyorsa, şu namazlarını doğru kılsın. Nerede ezan okunursa orada eda etsin. Çünkü Hz. Peygamber’in belirttiği hidayet yollarından biri de cemaatle namaz kılmaktır. Cemaate gelmeyerek evinde namaz kılan kimseler gibi, namazları evde kılmayı alışkanlık haline getirirseniz, Hz. Peygamber’den kalan bir sünneti terk etmiş olursunuz. O zaman da şaşkınlığa düşersiniz.
Güzelce abdest alıp mescitlerden birisine gitmek için evinden çıkan hiç bir kimse yoktur ki, Allah ona, attığı her adım için bir sevap yazmasın, derecesini yükseltmesin ve bir günahını silmesin. Hatırlıyorum ki, bizden münafıklığını herkesin bildiği kimselerin dışında hiç kimse cemaatten geri kalmazdı. Hatta bir adam, iki kişi tarafından ayakları yerde sürünerek getirilir ve safın arasına durdurulurdu. Hz. Peygamber bize hidayet yollarını öğretmiştir. İşte o yollardan biri de üzerinde ezan okunan mescitte namaz kılmaktır.
Muaz b. Cebel (R.A.):
Kim ki Allah’ın huzuruna emin olduğu halde gelmek istiyorsa, şu beş vakit namazı, ezanın okunduğu yerlerde kılarak gelsin. Çünkü bu, hidayet yollarından birisidir. Sakın “Benim evimde bir namazgâhım vardır, ben orada namaz kılıyorum” demeyin. Çünkü eğer siz böyle yaparsanız Peygamberinizin bu konudaki sünnetini terk etmiş olursunuz. Eğer Peygamberinizin sünnetini ter kederseniz sapıtırsınız.
Selmân-ı Fârisî (R.A.):
Namazınıza çok özen gösteriniz. Çünkü kul namaza durduğunda hataları başının üzerine asılır. Namaz bitmeden önce de bunların tamamı dağılıp gider, affolunur. Tıpkı hurmaların hurma ağaçlarından düşüp de sağa sola dağılmaları gibi. Biliniz ki, hakkıyla eda edilen beş vakit namaz ölüm hâriç tüm dertlerin devasıdır.
Ebu Musa el-Eş’arî (R.A.):
Bizler günah yüklerimizi gitgide ağırlaştırıyoruz. Ancak kıldığımız farz namazlar kendisinden önceki günahların kefareti olur. Ama daha sonra günah yükümüzü bir daha çoğaltırız. Ondan sonra kılacağımız namaz da onun için kefaret olacaktır.
Hz. Peygamber zamanında amel yönünden biri diğerinden daha üstün iki kardeş vardı. Üstün olan kardeş önce öldü. Diğeri ise bir müddet daha yaşadı. Onun vefatından sonra halk ilk ölenin diğerinden üstün olduğunu söylediler. Bu durumu haber alan Hz. Peygamber "Peki, o ikincisi namaz kılmıyor muydu?” diye sordular.
“Evet, ey Allah’ın Rasûlü! Kılardı! denildi.” Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdular:
“O halde bu sözleri nasıl söyleyebiliyorsunuz? Kim bilir belki de namazı onu kardeşinin mertebesinden daha yüksek bir mertebeye ulaştırmıştır. Çünkü namaz, insanın kapısının önünden akan tatlı ve tertemiz bir ırmağa benzer. Günde beş defa o nehre girip yıkanan bir kişinin üzerinde kir namına bir şey kalır mı dersiniz?”
Sahabe Efendilerimizden Namaz Tavsiyeleri
Abdullah b. Mes’ud (R.A.):
İnsan namazda bulunduğu sürece padişahın kapısını çalmaktadır. Padişahın kapısı, onu sürekli çalanlar için mutlaka açılır. Bütün ihtiyaçlarınızı farz namazların üzerine yükleyiniz. Yani, Allah’tan ne isteyecekseniz farz namazlarınızla isteyiniz. Çünkü farz namazlar ihtiyaçlarınızın görülmesine vesile olur. Ve biliniz ki, büyük günahlardan korunmak şartıyla, kılınan namazlar, aralarındaki günahlarınıza kefaret olur.
Kim ki yarın Müslüman olarak Allah’a kavuşmak istiyorsa, şu namazlarını doğru kılsın. Nerede ezan okunursa orada eda etsin. Çünkü Hz. Peygamber’in belirttiği hidayet yollarından biri de cemaatle namaz kılmaktır. Cemaate gelmeyerek evinde namaz kılan kimseler gibi, namazları evde kılmayı alışkanlık haline getirirseniz, Hz. Peygamber’den kalan bir sünneti terk etmiş olursunuz. O zaman da şaşkınlığa düşersiniz.
Güzelce abdest alıp mescitlerden birisine gitmek için evinden çıkan hiç bir kimse yoktur ki, Allah ona, attığı her adım için bir sevap yazmasın, derecesini yükseltmesin ve bir günahını silmesin. Hatırlıyorum ki, bizden münafıklığını herkesin bildiği kimselerin dışında hiç kimse cemaatten geri kalmazdı. Hatta bir adam, iki kişi tarafından ayakları yerde sürünerek getirilir ve safın arasına durdurulurdu. Hz. Peygamber bize hidayet yollarını öğretmiştir. İşte o yollardan biri de üzerinde ezan okunan mescitte namaz kılmaktır.
Muaz b. Cebel (R.A.):
Kim ki Allah’ın huzuruna emin olduğu halde gelmek istiyorsa, şu beş vakit namazı, ezanın okunduğu yerlerde kılarak gelsin. Çünkü bu, hidayet yollarından birisidir. Sakın “Benim evimde bir namazgâhım vardır, ben orada namaz kılıyorum” demeyin. Çünkü eğer siz böyle yaparsanız Peygamberinizin bu konudaki sünnetini terk etmiş olursunuz. Eğer Peygamberinizin sünnetini ter kederseniz sapıtırsınız.
Selmân-ı Fârisî (R.A.):
Namazınıza çok özen gösteriniz. Çünkü kul namaza durduğunda hataları başının üzerine asılır. Namaz bitmeden önce de bunların tamamı dağılıp gider, affolunur. Tıpkı hurmaların hurma ağaçlarından düşüp de sağa sola dağılmaları gibi. Biliniz ki, hakkıyla eda edilen beş vakit namaz ölüm hâriç tüm dertlerin devasıdır.
Ebu Musa el-Eş’arî (R.A.):
Bizler günah yüklerimizi gitgide ağırlaştırıyoruz. Ancak kıldığımız farz namazlar kendisinden önceki günahların kefareti olur. Ama daha sonra günah yükümüzü bir daha çoğaltırız. Ondan sonra kılacağımız namaz da onun için kefaret olacaktır.
Hz. Peygamber zamanında amel yönünden biri diğerinden daha üstün iki kardeş vardı. Üstün olan kardeş önce öldü. Diğeri ise bir müddet daha yaşadı. Onun vefatından sonra halk ilk ölenin diğerinden üstün olduğunu söylediler. Bu durumu haber alan Hz. Peygamber "Peki, o ikincisi namaz kılmıyor muydu?” diye sordular.
“Evet, ey Allah’ın Rasûlü! Kılardı! denildi.” Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdular:
“O halde bu sözleri nasıl söyleyebiliyorsunuz? Kim bilir belki de namazı onu kardeşinin mertebesinden daha yüksek bir mertebeye ulaştırmıştır. Çünkü namaz, insanın kapısının önünden akan tatlı ve tertemiz bir ırmağa benzer. Günde beş defa o nehre girip yıkanan bir kişinin üzerinde kir namına bir şey kalır mı dersiniz?”
Dr. Abdülaziz Kıranşal