Peki, Hep Vatandaş mı suçlu?

Peki, Hep Vatandaş mı suçlu?

Edebiyatta bir kural vardır “La teşbih vela temsil” yani “benzetme sanatında hata olmaz” şimdi yazacaklarımı bir Nasreddin Hoca fıkrası ile anlamlandırmak istiyorum.

Efendim günün birinde Hocanın evine hırsız girmiş, Hocanın evinden eşyalarını çalmış. Etrafta ki konu komşu toplanmış hocaya şikayet etmeye başlamış. Hocam neden kapı kilitli değil, Neden cam açık bırakılmış, neden evde değildiniz gibi can sıkıcı şeyleri söylemişler. Hoca da en sonunda dayanamamış ve demiş ki,

-Yahu anladım anladım bütün suç benimde bu hırsızın hiç mi suçu yok! demiş.

Gelelim asıl meselemize,

Malum biliyoruz Sağlık çalışanlarımız zorlu ve sıkıntılı bir şekilde çalışıyorlar. İş yükleri o kadar yoğun ki her türlü takdiri her türlü ödülü her türlü iltifatı hak ediyorlar.

Sağlık çalışanları onca olumsuzluklara rağmen bazen hastalardan bazen de hasta yakınlarından şiddet görüyorlar. Zaman zaman Kilis’te de genelde Ülkemizde oluşan ve gelişen Sağlık çalışanlarına şiddet gün geçmiyor ki vatandaşlarımızın zihinlerini meşgul etmesin.

Elbette Sağlıkta şiddeti şiddetle kınıyoruz. Sağlık çalışanlarının da bir sabrının olduğunu onlarında etten kemikten yaratılan insan olduklarını bilmemiz lazım.

Sağlık çalışanlarına yapılan her saldırıdan sonra işin failleri görüntüler eşliğinde servis edildiğinden bizler de yakalanan veya tutuklanan hastalara ve hasta yakınlarına iyi olmuş hak ettiğini bulmuş diyoruz.

Bir türlüde yaşanan şiddetten dolayı hastaları ve hasta yakınlarını haklı görmeyiz onların haklarını veya neden şiddete başvurduklarını elbette sormayız veya araştırmayız.  Bunun sebebi görevlerini ifa eden sağlık çalışanlarımızı sahiplenmekten kaynaklanmaktadır.

Ama, Fakat,Lakin….

Az evvel Nasreddin Hocanın fıkrasında olduğu gibi bizler hep hastaları ve hasta yakınlarını sağlık çalışanlarına şiddet konusunda karşı çıktıkda, Sağlık çalışanlarının vatandaşlara yaptığı şiddete bizler hiç sesimizi çıkartmadık.

Şiddet yalnızca fiziki bir kuvvet değil elbette. Burada mecazi olarak söylemek isterim ki en basit örneğini Kilis’ten vermek istiyorum.

Kilis Devlet Hastanesi oldukça yoğun günler geçiriyor bunu biliyoruz.

Belki de Sağlık çalışanlarımız Pandemi sonrasında yine sıkıntılı bir dönemden geçiyorlar bunu da biliyoruz.

Her an her dakika bir vaka ile karşılaşabilir doktorlarımız ve hemşirelerimiz veya diğer sağlık çalışanlarımız bunu da biliyoruz.

Lafı dolandırmak istemiyorum…

Bakın Hastaneye giden hastalarımız ve hasta yakınlarımızın karşılaştıkları muameleler hiçte hoş olmayan nahoş olaylardır.

İnsanlar itirazlarını dile getirmek için artık sosyal medya hesaplarını kullanıyorlar.

Doktor arkadaşlar Polikliniklerinde veya acil servislerinde hastalar ile ilgilenmedikleri gibi gelen hastaları ve yakınlarını azarlamaları veya sorulan herhangi bir soruya zahmet buyurup cevap vermemeleri tepkilerin odağı haline geliyor.

Sizler Özel Hastanelere gittiğiniz zaman böyle bir muamele karşı karşıya kalmazsınız.

Ancak Devlet Hastanelerinde ve özellikle Kilis Devlet Hastanesinde genelde de Acil serviste vatandaşların ızdıraplarına çare olacak olan Sağlık çalışanları muzdarip olunan bir durum ortaya çıkarıyorsa buna kim dur diyecek.

Sağlık çalışanı arkadaşımın kanunun kendisine vermiş olduğu ehliyeti kalkan olarak kullanıp kimse bana bir şey diyemez,kimse bana bir şey söyleyemez, ağa da benim, paşa da benim mantığını gütmemeli hasta olan insanın derdine derman olmalıdır.

Sağlık çalışanları Doktorlarımız Hipokrat yeminlerine bağlı kalmalı ve vatandaşın acziyetine ortak olmalıdır. Çünkü bunun için maaş alıyor. Çünkü bunun için orada bulunuyor.

Ne demek? Sağlık çalışanı vatandaşa mukavemet gösterecek veya sorun oluşturacak!

 Vatandaş velinimettir.

Devlet Millet olma özelliğini taşır.

Hangi kurum hangi kuruluş hangi STK ve hangi dernek, vakıf olursa olsun kimse vatandaşımızı hesaba almamazlık yapamaz.
Nasrettin Hocanın fıkrasında olduğu gibi bütün suç vatandaşın üzerinde de kendisine bir şey sorulduğunda Kral Faruk kesilen Sağlık çalışanlarının hiç suçu yok mu?

Biraz empati Lütfen!….

Kalın Sağlıcakla…

Osman Zahteroğlu