Özgür irade yanılsaması imtihan felsefesinin yetersizliği

İslam felsefesinde ve genel felsefede özgür irade kavramı insan zihin biyolojisi tam anlamıyla bilinmeden önce oluşmuş spekülatif, çıkarımlar. 

Bazı yönleri güzel ama netice de birçok açık ve eksik dolu.

Zaten sorunu Kuran bazlı çözmek daha büyük bir karmaşaya yol açıyor. 

Kuran ;kral bir tanrının mekanında kullarının imtihan olduğu ve iyi olanları ödüllendirdiği, kötü olanları zindana (cehenneme ) atacağı felsefesi ile iyilikleri teşvik, kötülükleri engel mantığı içeren bir söylemi var. 

Tabi sorgulayıcı akıl ile mutezileden sonra filozoflar ;”Neden bir tanrı kullarını imtihan eder ve neden ebedi cehennemde çok acı çektirir. Bu merhametine sığar mı?” sorularını sormuşlar. 

Sonuçta sufiler Kuranda olmayan “Ben gizli bir hazine idim ve bilinmek sevilmek istedim “ bakışı ve aşk felsefesini kurmuşlar. Şu an başı sıkışan, bu görüşe baş vuruyor. Tabi Kuranın imtihan felsefesini aşırı yüceltenler mecburen özgür iradeyi de aşırı yüceltiyorlar. Çünkü iraden yok ise Cennet cehennem boş..

Günümüz zihin biyokimyası bize yeni şeyler söylemekte ; Beyin 600 milyon yıllık bir serüvenin ürünü. Özellikle 6 milyon yıldır insanın diğer canlılardan ayrı gelişen bir beyin yönü var. Prefrontal korteks. İnsan oğlu limbik sistem, orta beyin ile diğer memeliler gibi hormon ve nörotransmitterlerin esiri durumda , içgüdüler, limbik sistem tarafından korteks karar vermeden önce insana duygusal baskı yapıyor. 

Yani çoğu karar aslında limbik sitemin korteksten hızlı ve kesin kararlar vermesi ile alınıyor. Kortekste kendi yapmış izlenimi uyandırıyor. Yani özgür irade bir açıdan yanılsama. Ancak kortekste nöronlar arası iletişim arttıkça ve prefrontal korteksin bilgi ve kullanım ile limbik sistem üzerinde egemenliği artıyor. Çetrefilli ve zor karar verdiğin, hatta kararsız kaldığın haller çoğunlukla korteksin ,limbik sisteme göre çaresiz ancak gücü ele alma denemeleri. Çünkü prefrontal korteks 300 bin yıllık bir canlı tecrübesi, limbik sistem yüz milyon yıllık..

İnsan olmak demek limbik sistemden ,prefrontal kortekse yolculuk ve macera yapmak demek. 

Aslında bizler hayvansal limbik sitemden ,tanrısal prefrontal kortekse ,yaratıcı düşünce ve üretmeye geçiş aşamasındayız. Bütün dinler ve felsefeler insanı olmuş bitmiş bir biyolojik varlık gibi görüyor ve sunuyor. Oysa bizim evrimsel ve nörolojik bir teolojiye ihtiyacımız var olmuş bitmiş değil. 

Daha belki de yeni yeni cevherlerini fark eden bir kundaktaki tanrısal bir mahlukuz. Bütün bunlar için mevcut ilahiyat ve felsefe yetmiyor. Şayet bugün din felsefesi konuşacak isek  biyoloji DNA, evrim, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve az düzeyde teorik ve atomaltı fizik bilmek gerekiyor. 

Tanrıyı büyük kitaptan okumaya başka türlü imkan yok.

Ahmet Bulut