ÖZGÜR İRADE, İMTİHAN FELSEFESİNE BİLİMİN IŞIĞINDA YENİDEN BAKIŞ İMKANI

ÖZGÜR İRADE, İMTİHAN FELSEFESİNE BİLİMİN IŞIĞINDA YENİDEN BAKIŞ İMKANI

"Incognito" ve "Beyin" gibi kitapları tüm dünyada çok satan ünlü nörobilimci David Eagleman, beynimizin nasıl çalıştığı, bilinçaltının hayatımızı nasıl etkilediği ve özgür irademiz olup olmadığı gibi sorulara cevap arıyor.

Düşündüğümüz ve inandığımız, seçtiğimiz şeylerin, bilincimizde oluşmasından çok önce,

Karmaşık bir DNA etkisinden, yaşanmış bir hayatın tecrübelerinden,

Duyularımız ile beynimize aldığımız ama şuurunda olmadığımız bilgilerden ,

Oluşan karışık ve kompleks bir üretim ile hazırlandığını belirtiyor.

Bir karar verdiğimizde ve kendimizin özgür iradesi ile seçtiğimizi düşündüğümüzde,

Aslında bilinç dışının, dürtülerin, bastırılmış duyguların, beklentilerin, duyular ile kortekse yazılı detayların gizli baskısı ile vermiş olma ihtimalimiz çok yüksek.

Modern nörobilimciler ,beyni incelemeyi derinleştirdikçe, özgür irademizin bizlere anlatıldığından oldukça az olduğu yönünde kanıtlara ulaşıyor gibi.

Bu durumda insanın özgür iradesi , sorumluluğu, suç ve cezanın anlamı eski kalıplaşmış anlamını ve değerini kaybediyor.

Eagleman bu konularda henüz bilimsel olarak çok az bilgimiz olduğunu ve belki ilerde kısmi bir iradeden söz edilebileceğimiz kanıtlar olabileceği ihtimalini dışlamıyor.

Belki kuantum bilgilerinin sunduğu belirsizlik, rastlantısallık bir miktar bunu düşünmemize izin de veriyor.

Ama yine de bir aracın direksiyonunda hafif bir etkinin ötesine geçen bir irade olmayacağını vurguluyor.

Tabi ki bir insan suç işlediğinde , bir cezası olacak. Bu insanlık tecrübesinden vaz geçecek değiliz.

Ama kendi zihnimiz ,DNA mız, çevresel ve kültürel şartlarımız ile oluşmuş beynimiz ile verdiğimiz kararların, sanki tümden kendimizin ürünü görüp,

Kibirli bir yargılama hakkını kendimizde görerek, başka şartların, genetiğin, kültürün ürettiği bir zihnin, yaşam tecrübesi ile yaptığı hataları mutlak kendisinin kararlarının sonucu görme kolaycılığından uzaklaşma bilinci ile başlamak, iyi bir başlangıç gibi görünüyor.

Dinler açısından bakar isek, imtihan felsefesini merkeze almış ve insan iradesini mutlak ve bireyin kapasitesi gören geleneksel din ve yaşam felsefesinin de,

Bilimin bu verileri ışığında yeniden yorumlanması ve felsefik olarak tanrı-insan ilişkisinin yeni sesler ve bakışlar ile seslendirilmesi gerekiyor diye düşünenlerdenim.

Genetiğin, çevrenin, çocukluk yaşantısının, kültürün, sosyal dokunun ve bilinç dışı dürtülerin, hormonların bu kadar etkili olduğu kararlarımız ve düşüncelerimiz ile oluşan kararlarımızdan dolayı.

Bizleri aşırı ödüllendiren ve aşırı cezalandıran bir tanrısal imtihan felsefesinin, insanları keskin yargılayan toplumsal bakışların, diğer insanların zihinsel durumunu bilmeden onlar hakkında yargılar üretmenin.

Yeniden düşünülmesi ve daha insancıl, empatik, müphem, zarif ve kibar düşünceler üretmenin makul olacağını düşünüyorum.

Ahmet BULUT