Önce Rabbinize Yönelin!

İffetli olmak için ilk önce Rabbinize yönelin ve çokça dua edin! Çünkü bu günah çağının iffetsizlik tuzaklarından ancak Rabbinizin yar-dımı ile kurtulabilirsiniz. İffeti dua gündeminize alın ve her duanızın ardına muhakkak iffet talebinizi ekleyin.

Unutmayın! Efendimiz (s.a.s) dualarında Al-lah’tan iffet nimetini de ister ve şöyle derdi: “Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve zenginlik dilerim.” (Müslim, Zikir, 72) Sizi iffetsizleştirecek zeminlerden uzak durun! Bazı zeminler vardır ki, ne kadar ahlaklı olursanız olun, o zeminlerde bulunduğunuz sürece iffetinizi yıpratmadan oradan ayrılmanız mümkün de-ğildir. Bu zeminler, kimi zaman bir internet ortamı kimi zaman da bir dizi, video, müzik, film ya da sinema ortamı olabilir. Bazen bir arkadaş ortamı bazen de bir iş ortamı olarak karşınıza çıkabilir. İffetinizi çürüten, tahrip eden ve yaralayan zeminlerden kurtulmadıkça istediğiniz iffet standartlarına ulaşamazsınız.

Unutmayın! Şeytan, iffetsizleştiren zeminlerin baş kahramanıdır. Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunma-yan bir kadınla baş başa kalmasın. (Zira üçüncüleri şeytandır.)” (Buhârî, Nikâh 111) Sizi iffetsizleştirecek insanlardan uzak durun! Bazı insanlar vardır ki, her muhatap olduğunuzda iffetiniz ciddi yaralar alır. Bu insanlar genelde nefsine teslim olmuş, hevasının peşine düşmüş insanlardır. Bu insanların en önemli özellikleri hiç-bir haram fırsatını kaçırmamalarıdır. Ciddiyetsiz, laubali, ne söylediğini, nereye baktığını, nasıl dav-randığını bilmeyen insanlardır. Bunlar kimi zaman okul arkadaşınız kimi zaman iş arkadaşınız kimi zaman da bir akrabanız olabilirler. Bu insanlardan uzak durun! Unutmayın! İffetsizlik bulaşıcıdır ve bulaştığı her işi ve her insanı berbat eder. O nedenle iffet konu-sunda ciddiyetsiz olanlardan uzak durun. Çünkü Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Arsızlık (ahlaksızlık, utanmazlık, hayâsızlık, iffetsizlik) nerede ve kimde olursa olsun çirkinleştirir; hayâ ise nerede ve kimde olursa olsun zarifleştirir.” (Tirmizî, Birr, 47)

Sizi iffetsizleştirecek zamanlardan uzak durun! İnsanın iffetini en çok yıpratan zamanlar, boş zamanlardır. Şeytanın insanı yoldan çıkarmak için büyük bir hırsla beklediği fırsatların başında boş zamanlar gelir. Şeytana, nefse ve boş insanlara bir dakika bile bırakmayacak kadar aktif olun. Asla boş kalmayın ki, şeytan sizi iffetsizleş-tirecek işlere sevk etmesin. Unutmayın! Başta iffetsizlik olmak üzere her türlü şerden kurtuluşun anahtarlarından birisi de boş zamanlardan, boş işlerden, boş insanlardan ve boş sözlerden yüz çevirmektir. Çünkü Rabbimiz buyuruyor ki, “O mü’minler kurtulmuştur ki, onlar namazlarını huşu ile kılarlar. Boş işlerden de yüz çevirirler.” (Mu’minun, 1-3) S

izi iffetsizleştirecek gıdalardan uzak durun! İffetsizliğe doğru atılan ilk adımlardan birisi de yeme ve içmede helal-haram hassasiyetini kaybetmektir. Çünkü haramla beslenen bir vücudu terk edecek ilk duygu utanma duygusudur. Mide-sine neyin girdiğini kontrol edemeyenler zamanla gözlerini, kalplerini, duygularını, nefislerini ve şehvetlerini de kontrol edemez hale gelirler.

Unutmayın! Şeytanın iffetsiz toplum projesinin ilk aşaması, helal beslenme alışkanlığını kaybetmiş bir toplumdur. Rabbimiz buyuruyor ki; “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın adımlarını takip etmeyin!” (Bakara, 168) Bilin ki, helali ve temiz olanı terk eden muhakkak şeytanın adımlarına uyar. Bu adımlar da onu er ya da geç iffetsizlik uçurumunun başına getirir. Sizi iffetsizleştirecek bakışlardan uzak durun! İffetsizlik mikrobunun vücudunuza gireceği ilk kapılar gözlerinizdir. Haram bakışlarla başlayan her serüven, sonunda sizi iffetsizlik limanına çıkarır. Bir müddet sonra harama bakmak, tedavisi zor ve kalıcı bir hastalığa dönüşür. Bu hastalıktan kurtulamazsanız, yaşlılık zamanlarında bile gözlerini kontrol edemeyen bir ihtiyara dönüşürsünüz.

Unutmayın! Haram bakışlar, vücuda iffetsizlik zehrini bulaştıran şeytan oklarıdır. Efendimiz (s.a.s) buyuruyor ki: “Harama bakış, şeytanın ze-hirli oklarından bir oktur.” (Hakim, Müstedrek, 4/314)