Müslüman’ca duruş ilkelerimiz
- 29-12-2022 14:44
- 1520
Müslüman’ca duruş ilkelerimiz
Ahiretimizi başkalarının dünyası için yakmayacağız
Ömrümüzü başkalarının yaptığı yanlışları savunmak, onlara İslami kılıflar üretmek, onları temize çıkarmak için tüketmeyeceğiz. Ahiretimizi başkalarının dünyası için feda etmeyeceğiz. Dinimizi kimsenin dünyalık toplaması, mal, makam, mevkii ve itibar elde etmesi için kullanmayacağız. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Kıyamette insanların en çok pişman olanı dinini başkasının dünyası için satan kimsedir.” (Camiu’s-Sağir)
Cenneti ilk önce haramlardan uzak durarak arayacağız
Harama bakmayacağız, haramı konuşmayacağız, harama aracı olmayacağız, harama imza atmayacağız, harama gülmeyeceğiz, haramı meşrulaştırmayacağız, haramın reklâmını yapmayacağız, haramı evimize, cebimize ve midemize sokmayacağız. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Haramla büyüyen bir beden ancak cehenneme lâyıktır.” (Camiu’s-Sağir)
Müslüman’ca bir karaktere sahip olacağız
Alçak gönüllü olacağız. Şahsımıza yapılanları affedeceğiz. Malımızı ve zamanımızı Allah için harcamaktan çekinmeyeceğiz. İzzet ve şerefi mütevazılıkta, af ve merhamette ve cömertlikte arayacağız. Bu ölçülere dikkat ederek yaşarsak asla kaybetmeyeceğiz. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Tevazu, kulun ancak şerefini artırır. Affetmek ve bağışlamak, kulun ancak izzetinizi artırır. Allah için sadaka vermek ise ancak malınızı artırır.” (Camiu’s-Sağir)
Allah’ın yardımını takvada arayacağız
Allah’ın sınırlarına riayet edeceğiz. Yasaklarından titizlikle kaçınacağız. Emirlerine sımsıkı sarılacağız. Böyle yapacağız ki, Allah bize yardım etsin, bizi desteklesin, bize güç ve kuvvet versin. Bizi muhafaza etsin ve her türlü şerden ve beladan emin kılsın. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Allah’ın yasaklarından sakınan kimse güçlü olarak yaşar ve memleketinde de emin olarak yürür.” (Camiu’s-Sağir)
Emin ve güvenilir bir Müslüman olacağız
Etrafımızdaki herkes bizim elimizden ve dilimizden emin olacak. Kimseye zarar vermeyeceğiz. Zarar vermek üzere kurulan hiçbir planın içinde yer almayacağız. Kimseye zarar vermek için konuşmayacağız. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Kim ki başkasına zarar vermeye çalışırsa Allah da onu zarara düşürür.” (Tirmizi)
Bu dünyada bir ahiret adamı gibi yaşayacağız
Sürekli helal rızık peşinde koşacağız. Midemize bir lokma bile haram girmesine müsaade etmeyeceğiz. İnsanların bize olan güvenini asla sarsmayacağız. Doğru sözlü olacağız ve dosdoğru bir insan olarak tanınacağız. Ahlâkımız ve davranışlarımızla örnek olacağız. Bu özelliklerin dünyadan ve dünyanın içindekilerden hayırlı olduğunu bilip şükredeceğiz. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Kim dört şeye sahipse dünyadan sahip olamadıklarına üzülmesin! Bunlar: Doğru sözlü olmak, insanlara güzel ahlâkla muamele etmek, emaneti korumak ve helâl yemektir.” (Camiu’s-Sağir)
Bela ve musibetleri çekecek davranışlardan kaçınacağız
Başta eşimiz ve çocuklarımız olmak üzere kimseye zulmetmeyeceğiz. Kimseye hainlik düşünmeyeceğiz. Ana-babamıza hürmette kusur etmeyeceğiz. Akrabalarımızla küs kalmayacağız. Ve bize iyiliği dokunanlara asla nankörlük yapmayacağız. Tüm bunların bela ve musibetleri üzerimize çekeceğini bileceğiz. Çünkü Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “Beş şeyin cezası dünyada hemen verilir: Zulüm, Müslüman kardeşine hainlik, anne-babaya eziyet etmek, akrabalarla ilişkiyi kesmek, yapılan iyiliğe nankörlük.” (Camiu’s-Sağir)
Ahlâk ve örnekliği asla ihmal etmeyeceğiz
İslami vazifelerimizi titizlikle yerine getireceğiz. Ancak İslami mücadele yapıyorum, siyaset yapıyorum, cihat ediyorum diye de İslam’ın ahlâk ve yaşantı boyutunu asla ihmal etmeyeceğiz. Her daim güzel huylarımızı çoğaltıp kötü huylarımızdan kurtulmaya gayret edeceğiz. Efendimiz (S.A.S.) buyuruyor ki: “En güzel huylar on tanedir. Allah bunları, saadetini dilediği kimselere verir. Bu güzel huylar şunlardır: Doğru sözlü olmak, tam cesaretli olmak, isteyene vermek, iyiliklere karşılıkta bulunmak, emaneti korumak, akrabalarla iyi ilişkiler içerisinde olmak, komşunun kusurunu affetmek, arkadaşın hatasını hoş görmek, misafiri ağırlamak ve bunların hepsinin başı olan hayâ yani utanma duygusuna sahip olmak.” (Camiu’s-Sağir).