Müslüman Bürokratın Namazı

Müslüman Bürokratın Namazı

Rabbimiz buyuruyor ki: “Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, güç ve iktidar (mal, makam, mevki, koltuk) sahibi kılarsak, namazı ikame ederler, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten de sakındırırlar. Bütün işlerin sonu ancak Allah’a aittir.” (Hac, 41)

Bu ayet Müslüman bürokratlar, güç ve iktidar sahipleri için yol haritası niteliğinde beş dersi içermektedir.

Birinci ders: Asla kibirlenme! Çünkü seni o makama getiren âlemlerin Rabbi olan Allah’tır:

Müslüman bürokrat, bu ayetin, “Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, güç ve iktidar (mal, makam, mevki, koltuk) sahibi kılarsak” kısmını okuduğunda bilir ki, kendisini bu makama getiren de o makamdan indirecek olan da Allah’tır. Bu nedenle asla kibirlenmez, bu makamı, koltuğu, unvanı veya serveti ben kendi yeteneklerimle elde ettim, bu noktaya tırnaklarımla kazıyarak geldim gibi sözler söylemez.

İkinci ders: Elde ettiğin nimetten dolayı ilk önce Rabbine şükret:

Müslüman bürokrat, ayette belirtildiği gibi güç, iktidar, makam ve koltuk sahibi olunca ilk önce namazı hakkıyla ikame ederek Rabbine karşı şükrünü eda eder. Bürokratik yoğunluğu, randevu defterini, uzun toplantıları, iş seyahatlerini, kamusal engelleri bahane ederek asla namazını geçiştirmez, cemaatle namazı terk etmez, huşuyu ve tadil-i erkânı ihmal etmez. Kendisini birilerinin tensibiyle o makama çıkaran Allah’ın birilerinin affıyla da o makamdan indirebileceğini asla unutmaz. Bu nedenle ilk önce en büyük kulluk vazifesi olan namazını düzeltmeye gayret eder.

Üçüncü ders: Sana verilen nimetleri bu nimetleri sana verenin yolunda harca:

Müslüman bürokrat, ayette belirtildiği gibi güç, iktidar, makam ve koltuk sahibi olunca namazı ikame ettiği gibi bu namazın bir gereği olarak da infakını artırır. Artan gelirini, maaşını ve bütçesini bahane ederek elitleşmez ve halktan kopmaz. Eski dost ve akrabalarıyla bağlantısını kesmez. Çoluk çocuğunu, eşini ve ailesini lüks, israf ve gösterişe alıştırmaz. İktisatlı bir hayattan ve mütevazılıktan asla taviz vermez. Eskiden yaptığı hayır ve hasenatı daha da artırarak Rabbine şükreder. Bu makam vesilesiyle vehn hastalığına kapılıp ömrünü daha iyi bir ev, daha lüks bir araba ve daha konforlu bir hayat peşinde tüketmez.

Dördüncü ders: Makamını iyiliğin hâkimiyeti, kötülüğün ise ortadan kalkması için kullan:

Müslüman bürokrat, ayette belirtildiği gibi güç, iktidar, makam ve koltuk sahibi olunca namazı ikame edip infak ettiği gibi bu makamın sağladığı imkânlarla büyük bir titizlikle iyiliği emretme ve kötülükten men etme vazifesini de yerine getirir. O makamda biraz daha uzun kalabilmek için etrafında olup biten haksızlıklara, adaletsizliklere, günahlara ve haramlara sessiz kalanlardan olmaz. Makamı kaybetmemek adına korkaklık yapmaz. Gücünü, yetkisini, koltuğunu ve konumunu sonuna kadar Hakk’ın rızası için kullanır. Bir gün o makamdan ayrılacaksa da İslami hedef ve idealleri için bedel ödeyerek ayrılmayı bir şeref bilir.

Beşinci ders: Sadece Rabbine tevekkül et! Çünkü her işin sonu O’na aittir:

Müslüman bürokrat bilir ki, bütün işlerin sonucu Allah’a aittir. Onu o makamda koruyacak ve muhafaza edecek olan Allah’tır. O makamda ne kadar kalacağını takdir eden Allah’tır. O makamdan sonra onun nereye yerleşeceğini belirleyen de Allah’tır. Müslüman bürokrat, Allah’ın yardımı olmadan hiçbir şey başaramayacağının da farkındadır. İşte bu nedenle onun tüm derdi orada bulunduğu sürece Rabbini razı etme derdidir.

Sonuç: Eğer Müslüman bürokrat, elde ettiği makama Allah’ın takdiri ile değil de birilerinin tensibi ile geldiğini zannederse, makamda bulunduğu sürece namazlarını geçiştirirse, infakı ihmal ederse, iyiliği emretme ve kötülükten men etme vazifesini terk ederse, işlerin sonucunun Allah’a ait olduğunu da unutursa tıpkı “Onların ardından, öyle bir nesil geldi ki namazı zayi ettiler ve şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını pek yakında göreceklerdir. (Meryem, 59) ayetinde olduğu gibi namazı zayi eden, namazın gereklerini yerine getirmeyen, elde ettikleri güç ve makamı şehvetlerinin peşinden gitmek için kullanan ve en sonunda da Allah muhafaza etsin, hiç beklemedikleri bir zamanda yaptıklarının karşılığını görenlerin akıbetiyle karşı karşıya kalabilir.

Abdülaziz KIRANŞAL